Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Catherine ~ Yıllanmış sevda

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Catherine Russell
Takip - Araştırma Bürosu Başkanı
Takip - Araştırma Bürosu Başkanı
Catherine Russell


Karakter Yaşı : 24
Rp Partneri : ~
Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 08/03/11

Catherine ~ Yıllanmış sevda Empty
MesajKonu: Catherine ~ Yıllanmış sevda   Catherine ~ Yıllanmış sevda Icon_minitimeSalı Mart 08, 2011 1:19 am


    Üzerindeki gece rengi elbise, kumaşına gizlenmiş parıltılarla her hareketinde canlanıyor, ay ışığının vücudundan yansıtıyordu. Elbisenin boyu uzun olsada, sol bacağındakı derin yırtmaç, güzel bacağını ortaya çıkarmıştı. Sessiz koridor da ilerledikçe, açık bıraktığı uzun saçları çıplak tenine küçük dokunuşlar bırakıyordu. Bu his ona Constantine anımsattı ve içindeki özlemin ortaya çıkamasına neden oldu. Duygularını dizginleyerek, derin bir iç çekti. Elizabeth konseyin kadim vampirlerinden birini görmek için kurula gelmişti. Kendisi daima dışarıya kapatan bir vampirdi. Yüzündeki çeşitli maskeler gerçek duygularını koruyan kalkanlar gibi olurdu. Kurulun üyeler arasında saygı duyduğu vampirler vardı ancak güven ve sevgi gibi duygular söz konusu olduğunda sadece bir kişiden söz edebilirdi. Böyle bir daveti asla reddetmezdi, özellikle çağıran kişi Castiel ise. Altın varakların çevrelediği aynanın yanından geçerken duraksadı. Yansıyan görüntüye baktığında yüzünde bir gülümseme oluştu. Bunun nedeni kendini güzel bulması değildi elbette, gülümsemişti çünkü Castiel ile ilk tanıştıklarında üzerinde olan giysilerden çok farklıydı. Bu kıyaslamayı yapmaktan kendini alamamıştı. Onun yanına ilerlerken hatıralar, sis perdesi gibi çevresini sarıyordu. Yıllar öncesinin tozlu anıları su yüzüne çıkmıştı.

    Soluk krem rengi elbisesinin, güvelerden yenen kumaşının üzerinde delikler oluşmuştu. Yırtılmış etek ucu dizlerinden biraz yukarıda kalmıştı. Göğüslerinin üzerinde sadece kumaş artıkları kalmıştı ve kurumuş kan kaplı teni kireç kadar donuktu. Çektiği işkencelerin kaçıncı gününü yaşıyordu, ya da kaçıncı haftasını… Zaman kavramı yerin elli metre altındaki taş duvarların arasında yok olmuştu. Ay ışığının hücrenin duvarlarından süzülerek, koyu renk saçlarında dans ettiğini hayal etti. Druidlerden gelen güzel ten renginden eser yoktu. En son ne zaman beslendiğini hatırlayamamıştı. Garip bir şekilde fareler bile hücresine uğramıyordu. Gücü olsaydı belki yardım için birilerini çağırabilirdi ama gördüğü işkencelerden sonra hayatta kalmasına bile şaşırıyordu. Kutsal kanını akıtıp, gümüş haçlarla zayıflatılmıştı. Bunlar sadece birkaçıydı. Diğerlerini hatırlamak bile bedeninde dayanılmaz ağrılara neden olurken birde ona canavar diyorlardı. Tanrı adına yaptıklarını iddia etselerdi hepsi canavarlaşmış ruhlarındaki açlığı bastırıyorlardı. Nefes almaya ihtiyacı olmayan ciğerleri sadece bir saniye temiz havayı arzuluyordu. Ruhunun kapana kısıldığını hissetmişti. Demir kapının üzerindeki gümüşün parçalanma sesine, çığlıklar eşlik etmişti. Bir şey duvarların ardından ona yaklaşıyordu. Gücünü teninde hissederek onu kendine çekmeye çalışarak son gücünü harcamıştı. Gözlerini kapatmadan önce son gördüğü yüz derin mavi gözlerdi. Fısıldayan sesine sarılmıştı. “Leydim, sizinle ilgileneceğim. Lütfen dayanın” Elizabeth ışığın girmediği o zindandaki kibarlığa tutunmuştu.

    Şimdi herşey çok farklıydı. Aynadaki yansıma, ruhundaki izler ve zaman.. Çok şey değişmişti. Ancak bazı şeyler baki kalıyordu. Tıpkı Castiel'le olan dostluğu gibi.. İki vampirin birbilerine güvenmesi çok nadir yaşanan bir durumdu. Elizabeth söz konusu olduğunda daha da zordu. Ama Castiel istisnaydı. İhtiyaç duyduğunda onu hep yanında bulmuştu ve sonsuza dek böyle olacağını umuyordu. Gerçi onun için sadece dostluk yeterli değildi. Duygularını gizlemeyerek, her fırsatta dile getiriyordu. Ve umudunu asla kaybetmiyordu.. Başını kaldırdığında kapını önünde durduğunu fark etti. Geldiğini bile fark etmemişti. Sadece ondan yayılan güce kendini bırakmıştı. Geçmişin etkisinden kurtulmak için odaklanmaya çalıştı. Kapı açıldığında karşısındaki centilmene bakarak gülümsedi. Yüzünde oluşan tebessüm doğal ve içtendi. “Leydim, bir yıldızın yanında böyle durmayın. Belki ben size sonsuz sevgimden dolayı katlanabiliyorumdur ama bir yıldız parlaklığınıza dayanamayabilir. Sizi tekrar gördüğüm için çok mutluyum.” Katlanabilmek ?, sonsuz sevgi.. 'Hiç değişmeyeceksin değilmi! Her zamanki gibi tam bir beyfendisin. Aslında değişmeni de istemiyorum'. Sesi ilk duyduğu zamanki gibi kibar, kendine has ve güçlü çıkmıştı. Kendisine yakışan zariflikle hafifçe eğilerek, reverans yaparken elini öpmeyi ihmal etmemişti. Kibarlık doğuştan kazanılan bir erdemdi ve herkeste bulunmuyordu.

    "Lordum, her zamanki gibi kibar ve çok naziksiniz. İltifatınız için teşekkürler ederim. Umarım bekletmemişimdir." Tanıdığı vampirler içinde en zevklisi hiç şüphesiz Castieldi. Üerindeki takımın her ayrıntısı onun zevkini yansıtıyordu. Geçmişin dokusuyla, moderenliği kendi üzerinde harmanlamıştı. Asil ve çekici görünüyordu. Bakışlarındaki yoğunluğun tadını neredeyse algılayan Elizabeth, onun gözlerine bakarak başını hafifçe salladı. Cevap vermekten kaçındığı sözlere karşılık beklediğini biliyordu." Seni yeniden gördüğüme sevindim Castiel. Bir süredir görüşememiştik ve arkadaşlığından mahrum kalmak beni üzüyordu." Nezaket olsun diye söylememişti, Sözleri içten ve sıcaktı. Elizabeth onun, Constantine'den dolayı ondan uzak kalmayı tercih ettiğini düşünerek, saygı duymuş, irtibata geçmemişti.
    “Leydim. Oturun lütfen. Sizi ve içinde kaybolunacak kadar derin kahverengi gözlerinizi o kadar özledim ki onlara yüzyıllar boyunca baksam asla sıkılmam." Yapma böyle demek isterdi. Çünkü doğru olduğunu biliyordu. Söylediği herşeyin kalbinden geldiğini, ruhundan aktığını biliyordu ve bu herşeyi daha da zorlaştırıyordu. Oysa Elizabeth'te onu özlemişti ama onun istediği şekilde değildi. Ve bunu asla söyleyemezdi. Çünkü küçük bir umut bekleyen kalp için büyük sözler olurdu.

    "Ah, küstahlığımı mazur görün. Sizinle ilgili ne kadar ‘muhteşem olduğunuz’ haricinde bir şey düşünemiyorum. “Muhteşem! Asla böyle olduğunu düşünmüyordu. Çekici belki, güzel muhtemelen ama muhteşem değildi. Öyle olsaydı karşısında acı çeken bir erkek dururmazdı. Eksik ve kusurluydu. Castiel ise kusurlu olmaktan uzaktı. Bu sözleri duymak isteyen kadınları tanıyordu. Ona aşık kadınları.. Kendini garip bir şekilde çaresiz ve umutsuz hissetti. Konseyde değer verdiği belkide tek vampir oydu. Bunun bir çok nedeni olsa da en belirgin olanı daima doğru şeyleri yapmasıydı. Yada yaptığının arkasında durduğu için. Güzel Ölüm herşeyi kendince yönetiyordu ve bu Elizabeth'i delirtiyordu. Kardeş olarak görebileceği Gezgin'in ona bağlanması ise öfkesini arttırıyordu. Güzelliğini -Gücünü- kullanarak herkese istediğini yaptıracağını düşünüyordu. Belkide bu yüzden açıkça Elizabeth'e düşmandı, onu etkileyebileceği gücü varmıydı?. Nedenleri ne olursa olsun konsey içinde -yada gücü dek olanlara- güzelliğini kullanmazdı. Kasıtlı olarak etkilemeye çalıştığı hiç bir vampir olmamıştı. İnsanlar hariç.. Castiel ise herşeyden farklı bir yerdeydi. Masaya karşılıklı oturduklarında düşüncelerinden sıyrıldı. Karşısında gözlerin gücüne karşı koyamıyordu. Elbette bu güç vampirlerin güçleri gibi değildi, -zaten o güçler Elizabeth'in üzerinde işe yaramazdı.- Castiel'in gözlerinden yansıyan güç sevgiden geliyordu. Buyük sevgiyi barındıran gözler, kalbinin yansımasıydı. Hiç bir kadının dayanamıyacağı kadar güçlüydü.

    “En son sizi ne zaman gördüm? Aşkımı itiraf ettiğimde mi? Yoksa kendinize layık gördüğünüz sefil –özür dilerim.- insanı hizmetkarınız yaparken itiraz ettiğimde mi? Canımın acıdığını söylemeyeceğim. Fakat biliyorsunuz. Ama yine de ben sizi uzaktan sevmeye de razıyım. Bir daha benden kaçmayın. LÜTFEN!” Evet ne kadar acı çektiğini biliyordu yada tahmin ediyordu. İşte şimdi Güzel Ölüm'den daha kötü değilmiydi. Bu isteğe asla hayır diyemezdi. Uzun zamandır onu vazgeçirmeye çalışmıştı ama başaramıyordu. Aşık olacağınız kişiyi seçemiyorsunuz. Kalbiniz sizin yerine karar veriyordu. Eğer böylebir seçim olsaydı muhtemelen Castiel onu sevmez, kendisine böyle acı çektirtmezdi. Derin bir nefes vererek gözlerine bakmaya devam etti.
    "Castiel...Senin acı çekmeni istemiyorum. Keşke bunu engelleyebilseydim. Görmemenin acını azaltacağını düşündüm. Ancak istediğin buysa yanında olacağım. Belki senin istediğin şekilde değil ama bende seni özledim. Sana değer verdiğimi biliyorsun"Bunu söylerken istemsizce sesinde bir yumuşama olmuştu. Bin yıldır onu seven erkeği vazgeçirememişti şimdi mi yapacaktı. O zamanlar duygularını bilmiyordu. Bilse farklı olurmuydu? Bunu asla öğrenemeyecekti. Aşkını itiraf ettiğinde Elizabeth'in kalbinde Constantine vardı. Aşk karmaşık birşeydi bir vampir için bile.. Yinede Castiel'i seviyordu, dostça olsa da. Keşke bu yetseydi. Kadehlerine konan kanlı şaraptan bir yudum aldıktan sonra onun Constantine hakkında söylediklerini düşündü. Arkaşına değer verse de sevgilisine söz söylenmesini istemiyordu. Peki onu kırmada bunu nasıl ifade edecekti? Belkide kırmadan ifade etmenin bir yolu yoktu.

    "Arkadaşlığımız Constantine'den öncesine dayanıyor ve çok güçlü öyle değilmi? Bu yüzden dostluğumuzu korumak istiyorum. Lütfen sende diğerleri gibi insan hizmetkarımla ilgili imlarda bulunma. Onu aramıza sokma. Her zaman kararlarıma saygı duydun. Şimdi de bana destek ver çünkü diğerlerinden çok senin sözlerin beni yaralar..." Belkide herkesten çok onun imada bulunmaya hakkı vardı. İstediğinin ona acı vereceğini biliyordu ama söylemek zorundaydı. Konseydekilerin tepkisini üzerinde hisseden Elizabeth onlarla başa çıkabilirdi. Ancak Castiel'in tepkisiyle başa çıkamazdı. Kendini bencil hissederek bakışlarını güzel gözlerden uzaklaştırsa da eli istemsizce masanın üzerinden uzandı. Elini tutarken tekrar gözlerine baktı. İçindekileri yansıttığını umuyordu yada bunu diliyordu...
    “İmalarda bulunduğumu söyleyecek kadar iyi mi tanıyorsunuz onu leydim? Sizden ayrı kaldığı süre zarfında ne yaptı hiç merak ettiniz mi? Ben merak ettim. Ve haddim olmayarak onu araştırdım. Dahası büyük balığı arkasında saklandığını gördüm. Sorcha’nın KADAJ bağlantısını ararken onu buldum. Küstahlığımı bağışlayın ama sevgilim dediğiniz adam sadece bir MAŞA!”Castiel'in kendisine bağırdığını ilk kez görüyordu. Tabi aslında kendisine bağırmamıştı. Constantine öfkeliydi ama Elizabeth kadar olamazdı. Hayır bu imkansızdı. Zamanın içinde kaybolmak istediği pek çok olay olmuştu. Hayatının karardığı, saflık ve masumiyetini de ailesi ile kaybettiği gece ölüm yerine intikamı seçmişti. Kendisine sunulan teklifi kabul etmiş, isteyerek olduğu şeye dönüşmüştü. Ardından ölümü özleyen bir yaratık olacağını asla düşünememişti. Ölümü arzulamak, sonsuz huzuru, ne güzel olurdu. Ancak şimdi kendi ölümünü değil, başkalarının ölümünü arzuluyordu. Onların kanında yıkanmak istiyordu.Tıpkı ilk vampir olduğu gece gibi….Keşke kulakları duymasaydı. O saniyeyi hayatından sökemezmiydi. 'KADAJ' sürekli karşısına çıkan bu kelimeyi Constantine'nin dudaklarından duymasa kendini kandırabilirdi. Ama onu daha çok kızdıran şey Sorcha' ile bağlantısıydı. Bütün bunlar Sorcha'nın oyunuysa, baştan beri Constantine..."Hayır! Bana ihanet etmiş olamaz. Bana Sorcha için dönmüş olamaz..." Sessiz çığlık o kadar kuvvetliydi ki Constantine seslendi düşüncelerinden. "Bu gece bitmeden görüşeceğiz. Sevgilim(!)" Constantine'nin öfkesini hissetmesini sağlamıştı.

    Bakışlarını Castiel'e çevirdi. Kızgınlığının nedeni o değildi. Ayrıca yalan söylemediğini biliyordu. Elindeki dosya'yı Elizabeth'e verirken gözlerinde acı vardı. "Belki de benim acımın yansımasıdır. Hayır şuan hissettiğim şey çok daha yakıcı. Öyle olsaydı gözlerine baktığım anda yanmaya başlardım." Birden kendini Castiel'in kolları arasında bulduğunda düşüncelerinden sıyrıldı. Sarılmasındaki gücü hissediyordu. Tutkuyu, aşkı.. Elizabeth kollarını ona dolayarak karşıklık verdi. İçindeki herşey donmuştu. Belki de Castiel, aşık olduğu kadının hiddetini biliyordu. Kollarıyla onu tutmak, korumak istiyordu. Peki kimden koruyacaktı? Kulağında bir fısıltı duydu. “Senin sevgine layık olduğumu söylemiyorum. Ben bir canavarım. Ve bir ÖLÜYÜM. Ama o canlı… Ondan hayat akıyor… Ama seni KANDIRIYOR! Senden bir şeyler saklıyor. Seni savunmasız bırakıyor. Ben bunların hiç birini yapmazdım. Yapamazdım. Cüret edemezdim.” Kulağındaki fısıltının her kelimesinden aşk, acı ve nefret akıyordu. Sözlerin hepsi bir sis gibi çevrelerini sarıyordu. Kendini güvende ve sıcak hissediyordu. Gözlerine bakacak kadar uzaklaşsa da Castiel'in kolları onu bırakmamıştı. Gözlerindeki yoğunluk yüzünden, konuşabilmek için derin nefesler aldı. "Sen ölü olabilirsin. Peki ben neyim. Senin kadar ölüyüm. Bu bedenim seninkinden daha mı canlı? Bana bunları başkası söylese daha çok acıtırdı. En azından senin bana zarar vermek istemediğinden eminim. Yanımda olduğun için mutluyum. Keşke senin düşündüğün kadar mükemmel olsaydım ama değilim. Sevgini hak etmiyorum Castiel.. "

    Layık olmayı isterdi.. Yanağına masum bir öpücük kondurarak kollarından çıktı. Bir yanı Castiel'in kollarında kalmasını istiyordu. Gözlerini kapattı. Tekrar açmasa olmazmıydı. Çektiği acı o kadar kesindi ki nefesi kesiliyordu. Constantine'le konuşmalıydı, onun dudaklarından gerçeği duymalıydı. Sevgisinin yalan olduğuna inanamıyordu. Her dokunuşunun, öpücüğünün yalan olması.. Bu düşünce dayanılmazdı. Belki'de avcılar kullanıldıklarını farkında değildi. Sorcha'nın amaçları uğruna vampirleri öldürdüklerini ve böylece onun güçlenmesini sağladıklarını biliyorlarmıydı?. "Constantine bunu bile bile öldürüyorsa, onu hiç tanımamışım demektir.""Verdiğin bilgilerin doğru olduğuna eminim. Ancak aradaki bağlantıyı ondan duymalıyım Castiel.. Eğer Sorcha'ya hizmet ettiğini biliyorsa...Gereğini yapacağım. Bana Sorcha'nın neden Kadaj'a çalıştığını sözlermisin." Sanki neden olduğunu bilmiyormuş gibi tekrar sormuştu. Çünkü Castiel'in dudaklarından duymaya mecburdu. Peki Constantine zarar verebilirmiydi? Kendinisinin ölümüne yol açacağının önemi yoktu. Önemli olan kalbini nasıl sökeceğiydi. Gerekirse birlikte ölürdü ama ihanetine izin vermezdi. Kalbindeki acıyı görmezden gelmeliydi.. Yoksa savaşamazdı. Olduğu yere yıkılır, yanan bedenin kül olmasını sağlardı. Aslında sonuç ne olursa olsun ölüm kaçınılmazdı. Peki yanında kimi götürecekti? Onun sessizliğine aldananlar yaptıkları hatayı fark edecekmiydi.

    “Sorcha’nın ırkı Caine’in ordusu tarafından yok edildi. İntikam istiyor. Ama Yüce Efendi buna izin vermez. Sonuçta insan hizmetkarı.”
    Evet, efendisi insan hizmetkârını korurdu. Peki ya kendisi? Constantine korurmuydu? Sorunun cevabı içinde gizliydi. Ancak Caine büyük efendiye yüzlerce yıl gözcülük yaparak sadakat ve sevgisini göstermemişti. Elizabeth ona büyük saygı duyuyordu. Ayrıca büyük temizlikten sadece, Caine sorumlu olmadığını biliyordu. Castiel gözlerini kaçırarak devam etti. “Sorcha da intikamını bizden alıyor. Gezgin arkasındayken ona hiçbir şey yapamayacağımı biliyor. Bu yüzden elinden geldiğince bize ihanet etmeye çalışıyor. Ama ben onun daha fazla bir şeyler karıştığından şüpheliyim. Fakat bunu ispatlayacak delile henüz ulaşamadım.”Sorcha intikam istemesi haklı olabilirdi, ama yanlış kişilerden alıyordu. Castiel’in ‘bizden’ demesi çok hoşuna gitmişti. Vampirler bu tarz olaylarda tekil olurlarken Castiel harzamanki gibi özveriliydi. Elizabeth karşısındaki adama ilk kez gördüğü zamanki gibi hayranlıkla baktı. O çok özeldi ve böyle olmaya devam edecekti. Gözlerindeki bakışta çok şey gizliydi ve birçoğuyla yüzleşmekten korkuyordu. Castiel aralarındaki boşluğu kapattı. Sesinde farklı bir tını vardı. “Artık KADAJ muhabbeti istemiyorum Roza. Artık istediğim şeyi sana ispatlamak istiyorum. İzin verin kraliçem…”Dudaklarında, başka birini dudaklarını hissettiğinde dondu. Ne hissedeceğini, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. İpli kuklalar gibi bedenin kontrolünü, cüratkar vampire bıraktı. Onu itebilir, kendinden uzaklaştırabilirdi ancak bunu yapmamıştı. Neden? Israrcı dudaklara karşılık vermiyor, ama onlardan yansıyan aşkı, umudu ve tutkuyu hissediyordu. Öpüşüne karşılık vermek, biran için her şeyi boş vermek istemişti. Ancak Constantine olan aşkı buna engeldi. Onu terk ettiği beş yıl boyunca bile kimsenin dokunuşuna izin vermeyen Elizabeth, Castiel'i de öpemezdi. Castiel'in onu yatağa yatırmasına karşı koyamamıştı. Sadece anlamasını bekledi. Ruhundaki bağlılığı anlamasını istiyordu. Dudaklarını çeken Castiel'in sesi titriyordu.“Lütfen!”

    O bir tek kelimenin ardından gizlinen duygulara karşı koymak çok zordu. Elizabeth'in kalbini açıtıyordu. Sadece bir kere diyerek ruhuna izin verdi. Kollarını Castiel'in boynuna dolayarak, onu kendine çekti. Mantığıyla kalbi savaş vermemiyordu. Savaş veren kalbinin iki parçasıydı. İçinde küçükte olsa bir şey vardı. Ellerini, yumuşak saçlarının arasından geçirdiğinde bu hissi sevmişti. Tam o sırada açılan kapı Elizabeth'i kurtaran şey olmuştu. Kendisine inanamıyordu. Kalbinde Constantine vardı ve bu kesindi. Ancak içinde Castiel'e ait olduğu küçük bir kısım vardı ve neredeyse açığa çıkacaktı. Kendisi bile bunu bilmezken bir öpücük bunu ortaya çıkarmıştı. Şaşkınlıkla çevresine baktığında, Castiel'in bir vampire tokat attığını gördü. Vampir çürümeye başlarken odayı terk etmişti.“Özür dilerim Roza. Kontrolümü kaybettim. ”Onun yanında güç gösterisinde bulunmasına mı öpmesine mi? İlk başta neye özür dilediğini anlayamamıştı. Bu gece beyni geriden geliyordu ve kadim vampir için bile sık olmazdı. Kendini toplamak adına gözlerini biranlığına kapatarak yeşil gözleri zihnine getirdi. Constantine olan öfkesine rağmen onu düşünemek iyi gelmişti. Aşk ne garip bir şeydi. Bakışlarını yeniden Castiel'e odakladığında yüzündeki ifade ciddiyete döndüğünü fark etti.

    “Benim gücümü biliyorsun Roza. Sana olan zaafımı bildiğin gibi. Artık bir şeylerin değişmesi gerek. Hizmetkarını öldürürüm ama sen kurtulursun. Bana aşıksın ama bunu kabul etmiyorsun. Şimdi Roza. Artık benim oyunumu oynayacağız. Sen ben ve o ölümlü. Benimle de birlikte olacaksın. Seni kaybetmek istemiyorum artık. Eğer beni sevmediğine seni kazanmam için verdiğin şanstan sonra emin olursan yine dostun Castiel olacağım. Fakat o şansımı kullanana kadar sana olan duygularımı gizlememi bekleme bende.”‘Hizmetkarını öldürürüm..’ Tüm sözler içinde en çok bu canını yakıyordu. Sözleri bir bıçak kadar keskindi ve tam yerini bulmuştu. Elizabeth’in kalbini bu derece acıtacak birkaç kişi vardı ve bu gece Castiel ikinci kez başarılı olmuştu. Ancak asla boş tehditler de bulunmayan güçlü vampirin sesindeki çaresizlik, öfke ve kıskançlık çok belirgindi. Herkesten çok o biliyordu Elizabeth'i ve bu yüzden sözcükleri etkiliydi. Yavaşça yataktan kalkarken Castiel'in her hareketini izliyordu. Yırtmaçlı elbisesinin güzelliğini sergilemesine izin verirken, Castiel'e doğru ilerdi. Aralarındaki mesafeyi cüratkarca kapatırken, onu duvara dayadı. Zarif ve nazik dokunuşlarla yanaklarını okşadı. Dudaklarını, Castiel'in kulaklarına yaklaştırarak fısıldadı. "Beni bu dünyada çok iyi tanıyan bir kaç kişiden birisin. Asla tehditlere boyun eğmeyeceğimi de biliyorsun. Dostluğumuzun hatırına bunu teklif olarak algılayacağım ve aynı anda ikinizle de olduğumda, benim kurallarım geçerli olacak. Sonunda sana aşık olmadığımı gördüğünde bu konuyu kapatacağız." Sözlerini tamamlamasının ardından uzulca aralarındaki bir kaç santimi kapattı. Castiel'in arzulu dudaklarından öpmeye başladı. İstediği karşılığı Castiel'e verirken, onu kimsenin öpemeyeceği gibi ateşli ve baştan çıkarıcı bir öpücükle büyülüyordu. İçindeki duyguların akmasına izin verdi. Evet, bir yanı onu istiyordu ancak bunu ona söylemeyecekti. Çünkü Constantine duyduğu aşk gibi değildi, olamazdı. Castiel'in kolları beline dolanmaya başladığında ise Elizabeth kendini geri çekti. Uzaklaşmadan önce yüzüne doğru fısıldadı.
    "Bir daha beni zorla öpmeye kalkarsan, bu son öpüşün olur. ve gerçeğinin yanına bile yaklaşamaz Castiel..." Kollarının arasından çıkarak, saçlarını savurdu. Bir erkeği baştan çıkarmayı çok iyi bilirdi. Onlara adını bile unutturduğu olmuştu zamanın içinde.. İstediği şeyleri elde etmek onun sanatıydı. Castiel'e gerçek öpücüğü göstermeyi istemişti tabi mesajıyla birlikte..."Ve Castiel, sakın beni tehdit etme.. Yada Constantine'e dokunmaya teşebbüs etme. Biliyorsun ki benim olan birşeye dokunulmasını asla affetmem. Beni sonsuza dek kaybedersin. Unutma ben intikam kraliçesiyim.. Şimdi senin planını uygulayacağız ve tüm bunlar bittiğinde dostum olarak kalacakmısın bunu zaman gösterecek.." Neler olacağını kendiside bilmiyordu aslında ama Constantine'nin cevapları kilit olacağı kesindi. Ayrıca inkar etmek iste de Castiel haklıydı. Bir yanı ondan hoşlanıyordu ve istiyordu. Castiel'i kaybetmek istemezdi fakat
    kime aşık olduğunu biliyordu. Bir insanın bu kadar çok şeye bağlı olması ise ironikti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vis Sanctus
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Vis Sanctus


Mesaj Sayısı : 482
Kayıt tarihi : 07/11/10

Catherine ~ Yıllanmış sevda Empty
MesajKonu: Geri: Catherine ~ Yıllanmış sevda   Catherine ~ Yıllanmış sevda Icon_minitimeSalı Mart 08, 2011 8:44 pm

Gerekli Uzunluk= 10 puan
Anlatım= 19 puan
Renklendirme/Görünüm= 10 puan
İçerik/Kurgu= 20 puan
Akıcılık= 10 puan
İmla= 8 puan
Paragraf Düzeni= 5 puan
Tutarlılık= 5 puan

Toplam= 87
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Catherine ~ Yıllanmış sevda
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Catherine...
» Catherine...
» Catherine...

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Contraria Vocantum Rpg :: Yönetim :: Rp Gücü Hesaplama-
Buraya geçin: