Ormanın içine doğru süratle ilerliyordum.Nefes nefes'e kalmıştım.Kalp atışlarımın hızlandığını hissediyordum.Saçımdan akan bir ter damlasını hızlıca silerek etrafıma bakındım.Çok uzaklarda bir dağ,yanında küçük bir ova ve bir nehir vardı.Nehir'in yanında yaklaşık 15 tane çadır vardı.Nehir'e doğru ilerledim,diz çöküp nehir'den buz gibi bir su ile yüzümü yıkadım.Ayağa kalktığımda bir cisim sırtıma saplandı,arkamı döndüğüm an bunun zehirli bir ok olduğunu anladım.Halsiz ve bitkin bir halde yere düştüm.Uyandığımda bir tepeye çıkıyorduk.Bunun gördüğüm dağ olduğunu anladım,ama bir yanardağ olduğunu anlayamamışım.Bir sopaya ters şekilde bağlanmıştım ve başım dönüyordu.Sopayı iki kişi taşıyordu ikiside iri yapılıydı.. -Onu öldüreceğiz .. buna hemen itiraz ederek, - Bırakın beni ! diye bağırmıştım.Hemen karşılık vererek - Artık çok geç ölümün kutsal güzelliği ile buluşacaksın . gülerek sopayı yere koydular.Artık yanardağın sıcaklığını hissedebiliyordum ve bu beni terletmeye başlamıştı.Yanardağın içi küllerle kaplı ve koyu kırmızıydı.Bir uğultu vardı sanki.Bir kafes getiriliyordu.Kafesin içinde geniş,kısa boylu,kısık gözlü,boynuzlu bir canavar vardı.Bir gözü çıkmış adeta bir yaratıktı.Ardından bağlı olduğum ipler kesilmiş ve canavarın zincirleri çözülüp kafes açılmıştı.Canavar üstüme geliyordu cebimden çıkardığım bir parça yıpranmış halat ile canavarın saldırısını bekledim.Canavar iki eliyle boğazımı tutacaktı ki son anda halat ile ellerini yere çarptım,canavar yerde iken boğazını kavrayıp onu boğmaya başladım.Canavar beni omzundan alıp yere çarptı.Yerdeki sivri taş parçasını canavarın boğazına saplayıp oradan kaçmaya başladım.Dağdan yuvarlanırken insanlar bana bakmıyordu bile herkes canavar'a odaklanmıştı.Oradan kaçtıktan sonra derin bir nefes alıp geldiğim ormanın içinden hızlıca kaçmaya başladım,karşıma zırhlı bir okçu çıkarak beni durdurmaya çalıştı ve yere düşdüm.Kalktığımda etrafta kimse yoktu ve bu çok enteresandı.