Son okuduğu kelimeler zihninde yankılanırken, o heyecanını belli etmemek için kendine hakim olmaya çalışıyordu. Nefes alışverişleri bir fısıltı gibi tüm kütüphaneyi dolaşıyordu. Ceketinin iç ceplerinin birinden çıkardığı deri kaplı, küçük not defterine araştırmasına yardımcı olabilecek notlar karalıyordu. Kalem, Secthore’un hızlı parmak hareketleriyle küçük deftere derin izler bırakırken, o öğrendiği bilgileri başkalarına anlatmak için sabırsızlanıyordu. Aslında konuşabileceği bir arkadaşı yoktu. Lucens Akademisi’nin müdürü olduğu için onu tanımayan kimse yoktu neredeyse fakat o yalnız kalmak istememişti hiçbir zaman. Secthore’u başarısından dolayı takdir eden çoktu, ona herkes güvenebilirdi. Gençliğinde tek istediği şey buydu aslında. Herkes tarafından tanınan, saygı duyulan ve başarısı kıskanılan biri… Ama kimse ona yalnız kalabilme ihtimalinden bahsetmemişti. Üzgündü her zaman adam, özellikle de karısı gittiğinden beri.
O gittikten sonra ardında kalan tek şey çocukları olmuştu, babasından nefret eden bir çocuk, annesini hiç görememiş bir çocuk. Konuşmaya ihtiyacı vardı adamın, ağlamaya ve haykırmaya. Ama konuşsa onu kimse dinlemeyecekti, kimse yanında olmayacaktı. İşte bu yüzden kitapların tozlu sayfalarına bıraktı kendini. Ruhunun bilgi açlığını karşılayabilen yegane şey kitaplardı. Doymak bilmiyordu beyni, herkesten daha çok şey bilmek istiyordu, çıldırmış gibiydi. Son bir aydır neredeyse tüm vaktini kütüphanede geçirmeye başlamıştı. Özel bir araştırma içerisindeydi, kafasındaki soru işaretlerinin ortadan kalkacağı bir araştırma.
Yorulmuş bedeni sandalyede daha fazla oturamayacağını söylermişçesine kıvranmaya başlamıştı. Kuyruk sokumundan yavaşça sırtına dalgalanan sızı hayıflanarak yerinden kalkmasına neden oldu. Okuduğu sayfayı kaybetmemek için parmağını arasına sıkıştırdı ve hızlıca kitabı eline aldı. Sandalyeyi sol eliyle masaya doğru iteklerken rahat bir yer bulabilmek için etrafa bakındı.
Şimdi göreceği kadın bugününü tamamıyla değiştirecek bir kadındı, belki de geleceğini. Eva Vella Evans. Auctoria gazetesinin baş editörü, takdir ettiği ve başarısını kıskandığı sayılı insanlardan. Daha önce belli toplantılarda görmüştü onu ama konuşma fırsatları hiç olmamıştı. Secthore yavaş adımlarla kadının bulunduğu yere doğru ilerlerken işaret parmağıyla hafif kaymış gözlüğünü düzeltti. Kadının başı öne eğik olduğu için Secthore’u görmemiş olabilirdi, ayrıca kitaba dalmış olabileceğini düşündüğü için onu korkutmak istemedi. Ses tonunu ayarlamaya çalıştı ve “Merhaba.” dedi. Kadının saçları kütüphaneyi dolduran güneş ışıklarıyla altınımsı bir renge bürünmüştü ve yüzünü kapatıyordu. Sonra konuşmaya devam etti.
“Siz Eva Vella Evans olmalısınız değil mi? Daha önce sizi görmüştüm sanırım." Hafif bir duraksamadan sonra derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. “Bu arada tanıyor musunuz bilmiyorum ama ben Secthore Mcweis. Mahsuru yoksa oturabilir miyim?” Hızla akan zaman birbirine uzak bu iki insanı hoş bir sohbete doğru sürüklüyordu. Ne olacağından habersiz Secthore kadının konuşmasını bekledi.