Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Şehre Döner Dönmez?

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
M.Sona McDiable
5. Sınıf | Lanceus Öğrenci
5. Sınıf | Lanceus Öğrenci
M.Sona McDiable


Karakter Yaşı : 17
Rp Partneri : Yöooook, ciıııık, ı-ıhhh
Mesaj Sayısı : 135
Kayıt tarihi : 10/03/11
Lakap : soba, soma, kuzine, gülensurat vs

Şehre Döner Dönmez? Empty
MesajKonu: Şehre Döner Dönmez?   Şehre Döner Dönmez? Icon_minitimeÇarş. Mayıs 25, 2011 6:55 pm

    17.05.2009
    Retro Palace / Dewoac Meydanı
    Meredith Sona McDiable ~ E.C. Ionine McWeis

    Bir romanın en heyecanlı yerindeymiş gibi elinden bırakmıyordu babasının defterini. Fakat pencereden dışarı bakıp inme vaktinin yaklaştığını fark edince ve mecburen sayfaları eskilikten dağılmış defteri dikkatlice toplayıp çantasına koydu, ayağa kalktı. Defteri okumaya devam ettikçe daha da şaşırıyor beraberinde derin hayallere dalıyordu Sona. Babası günlük tutar gibi yaşadığı her şeyi yazmıştı o defterlere. Savaşlarını, Sona'nın annesiyle tanışmasını, kaçmalarını... her şeyini! Aralarda yararlı bitkilerden ve stratejilerinden de bahsetmişti. Kısacası Sona için kesinlikle vazgeçilmez bir bilgi kaynağıydı bu defterler.

    Otobüsten inene kadar aklında sadece defter ve savaş stratejileri varken dışarı adımını attığında yüzüne çarpan ilk rüzgar silmişti zihnindeki bütün bu düşünceleri. Çünkü o şehir ona tek bir şey hatırlatıyordu Ionine! Sona'nın defteri okurken ister istemez ciddileşen suratına bir anda kocaman bir gülümseme yayıldı. "Ionine" diye fısıldadı kendi kendine neşeli bir ses tonuyla. Gözlerinin bile gerçek bir mutlulukla parıldadığını tahmin ediyordu. Ona aşık mıydı? Tabi ki hayır! Gerçi hiç aşık olmadığı için nasıl bir şey olduğunu bilmiyordu Sona ama aşık olmadığından da emindi. Sadece hoşlantı gibi bir şeydi hissettiği. Daha okula geldiği ilk hafta fark etmişti onu. Bir üst sınıftaydı ve o da kendisi gibi bir Lanceus'tu. İster istemez kendisi gibi Lanceus olanlara karşı çok daha yakın hissederdi Sona kendini. Pek dışa dönük olmadığını daha o günlerde tahmin etmişti Ionine'in ama bu Sona için pek önemli değildi. Bazen insanlara rahatsızlık verebilecek seviye de yapışabiliyordu ve biliyordu ki Ionine de bunlardan biriydi fakat bunu bile bile Ionine'den biraz uzaklaşma gibi bir niyeti yoktu. O hem kendisi gibi Lanceus'tu hem bir üst sınıftaydı hem de çok tat-lıy-dıı! Ayrıca eğer konuşturmayı başarabilirseniz hoş bir sohbeti vardı -ya da Sona'ya öyle geliyordu kim bilir? - Kızaran yanaklarına ellerini hızla götürdü bu şekilde sokağın ortasında çığlık atmasını da engellemiş oldu elleri. Bir buluttan öbür buluta atlarken ayağı kayıp yeryüzüne inişe geçen Sona kendisine laf atmaya çalıştığını ama konuşma tecrübesi olmadığı için bunu pek beceremediğini fark ettiği çocuğa hiçbir tepki vermedi. Sadece saçındaki toka niyetine kullandığı iki iğneyi fırlattı. İkisi de çocuğun kolunu hafifçe çizmişti. Arkasından " Yanlış kıza tosladın oğluuuuum! " diye bağırıp üzerine dil çıkarmamak için kendini zor tuttu. Tutmak zorundaydı çünkü saat ilerliyordu ve Ionine'i kaçırabilirdi. Hızlı adımlarla kendisine bağıran çocuğu duymazdan gelerek Dewoac Meydanı'na doğru yürümeye başladı. Ionine'in kuyruğu -sapığı ya da takipçisi siz neyi tercih ederseniz- olduğu için az çok nerelerde takıldığını biliyordu. Şimdi de tahmin ettiği yerde olması için dua ediyordu çünkü onu çok fazla arayamazdı, neredeyse iki gündür uyumamıştı haliyle çok yorgundu.

    En sonunda Retro Palace'ın sokağına girmişti Sona. Haliyle kalp atışları da hızlanmış, tekrardan kızarmıştı. Derin nefesler alıp sakinleşebilmek için adımlarını yavaşlattı. Ellerini yanaklarına tekrar koydu, sıcaktı fakat yapacak bir şey yoktu. Kafasını kaldırıp güneşe baktı ve ilk defa sıcak olduğu için ona teşekkür etti. En azından bir bahanesi olurdu. Kendi kendini sakinleştirerek attığı adımlar onu en sonunda kapıya kadar götürmüştü. Derin bir nefes alıp kapıyı itti, içeri girdi.

    Gözüyle bütün kafeyi taradı önce ve büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Yok muydu yani! Tam arkasını dönüp geri çıkacakken garsonlardan birinin tepsisini yere düşürmesiyle çıkardığı gürültüden irkilip o yöne döndü. İşte oradaydı! Demek ki az önceki garson yüzünden görememişti onu! Tuttuğunu yeni fark ettiği nefesini sessizce bıraktı Sona. Küçük bir çelişkiden sonra hızla masasına doğru yöneldi. "Heeey! Selam! Şey oturabilir miyim?" Her zamanki gibi neşeli bir ses tonu vardı ve sesinin titremediği için de Tanrı'ya teşekkür ediyordu. Göstererek izin istediği sandalyeye Ionine daha cevabını vermeden oturdu Sona. Reddetme riskini göze alamazdı değil mi? "Nasılsın?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
E.C. Ionine McWeis
6. Sınıf | Lanceus Öğrenci
6. Sınıf | Lanceus Öğrenci
E.C. Ionine McWeis


Karakter Yaşı : 19
Rp Partneri : Sonu gelmeyecek şiirim, duygularım, benliğim; Raven.
Mesaj Sayısı : 43
Kayıt tarihi : 02/03/11
Gerçek Yaş : 29

Şehre Döner Dönmez? Empty
MesajKonu: Geri: Şehre Döner Dönmez?   Şehre Döner Dönmez? Icon_minitimePerş. Mayıs 26, 2011 5:57 pm

Tanrı katından fısıldanır kehaneti
Yalnızlığı güneş kadar parlak bir gecedir
Yağmurların döverken ihaneti
Güneş şamdanlara sığınır, gizlenir



İyiden iyiye kendini hissettiren mayıs sıcağına rağmen kalabalık Areous sokaklarında sessizce ilerledi Ionine. Akademinin tatillerinden en çok böyle anlarda nefret ederdi; deli gibi canı sıkılırken. Üzerine üzerine yürüyen duvarların baskısına daha fazla dayanamayınca kendini evden dışarı atıvermişti. Çıkarken ne yapacağını planlamadığı için kendi kendini azarladı içinden. Amaçsızca bir o yana bir bu yana yürüyordu yarım saattir ve bu durum sıcağın da etkisiyle gittikçe çekilmez bir hal alıyordu. Aslında amaçsızlık o kadar da garip durmuyordu o an. Sanki sokakları işgal eden koca insan güruhunun da bir amacı yoktu. Sanki bütün bu insanlar sadece dışarıda olmak için dışarıdaydı.

Retro Palace’ın tanıdık tabelasını gördüğünde en azından artık ne yapacağını biliyordu Ionine. Kararlılıkla kapıyı itip içeri girdi. Gözleri hızla kafenin en uzak köşesindeki masasına kaydı ve masanın boş olduğunu gördü. Bu masa buraya hemen her gelişinde boş olan ve sanki kendisi için özellikle yapılmış gibi tam olarak Ionine’e hizmet eden masaydı. Mutfağa ve tezgaha yakındı, bu sayede kahve kokusu en çok orada baştan çıkarıcı oluyordu. Ayrıca kafe ne kadar kalabalık olursa olsun orası hep tenha ve huzurlu oluyordu, yalnızlıkların adamı Ionine için biçilmiş kaftan! Masanın boş oluşu ve mekanın baştan çıkarıcı kokusu yüzünde geniş bir gülümsemeye neden oldu. Hızlı adımlarla masasına doğru ilerlerken Raven’ı düşündü. Aslında zamanının büyük çoğunluğu onu düşünmekle geçerdi zaten, hatta neredeyse onu düşünmediği tek bir an yoktu ama o an o masada Raven’ın oturduğunu hayal etti. Yanına gidip ona dokunduğunu. Merhaba öpücüğünü.

Masasına oturduğunda, sadece ucuz bir kurgudan ibaret olan düşüncelerini başından savuşturarak yaklaşmakta olan garsona dikti gözlerini. Zayıf hatta cılız genç bir kızdı garson. Elinde ufak bir not defteri ile yanında dikilip sıcak bakışlarını üzerine diktiğinde nedensizce bir süre bekledi. “Filtre kahve, lütfen.” diye mırıldanırken bakışlarını çoktan, masanın üzerinde kavuşturduğu ellerine kaymıştı. Garip bir zorunluluktu bu, biri ile ki özellikle tanımadığı kişilerle fazla göz göze kalamazdı ve gözleri yere yada avuçlarına kayardı hemen. Garson yayvan adımlarla masadan uzaklaşırken Ionine yanında getirdiği dergiyi açtı ve acelesi olmadığından her satırda duraklayıp, resimleri en ufak detaylarına kadar inceleyerek oyalandı. Dergi contreanın her yerinden sorunlarla usta bir dille dalga geçiyor, biraz gülümsetiyor biraz da bilgilendiriyordu. Abonesi olduğu dergiyi evden çıkarken kapısında bulduğunda onu tekrar eve bırakmak istememişti Ionine.

Kafenin kapısı aralanıp içeri yeni biri girdiğinde başını kaldırıp kim olduğuna bakma gereği görmedi. Oturduğundan beri en az beş kişi gelmişti zaten. Herhangi birini de bekliyor değildi, bu durumda kapıyı gözlemesinin bir anlamı yoktu. O esnada elinde filtre kahve ile gelen garsona baktı, ardından masasına bırakılan kahveye kaydı gözleri ve büyük bir açlıkla kupanın kulpuna uzandı. Dudaklarına götürürken masasına yaklaşan ayak seslerini işitti. Bakışlarını, koca bir yudum aldığı kahveden ayırıp gelene baktı. Pek tanıdık olmamakla birlikte daha önce gördüğüne emin olduğu biri geniş bir gülümsemeyle ona doğru geliyordu.

"Heeey! Selam! Şey oturabilir miyim?"

Elindeki kahve kupasını usulca masanın üzerine bıraktı ve henüz kendisinden olumlu bir yanıt almadan hızla boş sandalyeye oturan kızı süzdü.İri bukleli sarı saçları konuşurken başının etrafında usulca dalgalanmıştı. İri gözleri vardı ve geniş gülümsemesi ile sevimli bir yüz yapısı olduğunu söyleyebilirdi Ionine. "Nasılsın?" diye şakıdı kız adeta.

Yüzüne tanımanın getirdiği hafif bir rahatlama otururken kızın alt dönemden bir lanceus olduğunu düşündü. Adı, Sona gibi bir şeydi, bu adı daha önce defalarca hatırlatmıştı kız. Nedenini bilmiyordu ama bu genç kız sürekli etrafındaydı, bunun bir tesadüf olması daha büyük olasılıktı aslında ama rahatsız olmuyor da değildi Ionine. Onunkinin benzeri geniş bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirdikten sonra kızı süzmeyi bıraktı. “Oturabilirsin, elbette.” diye mırıldandı ama ardından hızla ve daha yüksek bir sesle ekledi. “Teşekkür ederim. Sıcak bir günde sıkıntımı atmaya çalışıyorum diyelim. Sen?”




En son E.C. Ionine McWeis tarafından Çarş. Haz. 01, 2011 6:24 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
M.Sona McDiable
5. Sınıf | Lanceus Öğrenci
5. Sınıf | Lanceus Öğrenci
M.Sona McDiable


Karakter Yaşı : 17
Rp Partneri : Yöooook, ciıııık, ı-ıhhh
Mesaj Sayısı : 135
Kayıt tarihi : 10/03/11
Lakap : soba, soma, kuzine, gülensurat vs

Şehre Döner Dönmez? Empty
MesajKonu: Geri: Şehre Döner Dönmez?   Şehre Döner Dönmez? Icon_minitimePerş. Mayıs 26, 2011 8:57 pm

    Sandalyeye oturur oturmaz yoğun ama insanı boğacak düzeyde ağır olmayan kahve kokusu Sona'nın aklını başından almıştı. Gerçi hiçbir zaman aklı başında olmamıştı Sona'nın ya neyse. Ayrıca aklını başından daha da uzaklaştıran bir şey vardı ki o da tam karşısında oturuyordu. Sona sürekli onu süzüyor fakat bakışlarının onu rahatısız etmesini istemediğinden etrafla da ilgilinmeye çalışıyordu. İonine'i daha fazla rahatsız etmesine gerek yoktu değil mi?

    O etkileyici sesiyle “Teşekkür ederim. Sıcak bir günde sıkıntımı atmaya çalışıyorum diyelim. Sen?” derken gülümsüyordu! Sona bir an fazla telaş yaptı. Ne demeliydi? Aaaaah gülümsüyordu! Konuşması gerekirdi değil mi? Ama gülümsüyordu! "Mal mal bakma be Sona bir şeyler de! " İçinden haykırırcasına çıkan bu ses Meredith'ten mi geliyordu yoksa kendi iç sesi miydi bilmiyordu Sona ama haklıydı bir şeyler söylemeliydi. İonine'e fark ettirmeden derin bir nefes alıp verdi. "Sakinleş, sakinleş alt tarafı gülümsedi." Kendi kendine yine fazladan heyecan yapmadan önce masanın üzerine koyduğu çantasını yanındaki sandalyeye indirdi, zaman kazanmaya çalışıyordu aslında. Hafifçe kapıya bir bakış attıktan sonra İonine'e döndü. "Bende buraya yeni döndüm. Daha önceden söylemişimdir herhalde pek yerimde duramam sürekli gezmem gerekli." dedi her zamanki kocaman gülümsemesi ve neşeli sesiyle. Güzel, abartısız ve normal bir başlangıç yapmıştı, böyle devam etmeliydi. Fakat devamını nasıl getireceğinden emin değildi. Ya çok konuşup İonine'in canını sıkarsa? Bunu gerçekten istemezdi. Onunla ne kadar çok zaman geçirmek istesede onu bile bile boğup kendisinden soğutmamalıydı. Sessizce iç çekti. Neden babasının defterinde bu gibi durumlar için öneriler yoktu ki? Ne kadar da çok işine yarardı oysa. Anlaşılan bu durumu tamamen tek başına yürütmesi gerekiyordu.

    Elini kaldırıp ilk göz teması kurabildiği garsona siparişini verdi önce. Burnuna gelen o nefis kokulardan sonra daha fazla dayanamazdı da zaten. Daha sonra tekrar İonine'e döndü. "Gerçekten güzel bir masa seçimi. Hem mutfaktan harika kokular sızıyor hemde insanın kafasını dinlemesi için ideal bir yer!" İonine'in masayı bu özelliklerinden dolayı seçtiğini adı gibi biliyordu Sona. Tam onun için hazırlanmış bir köşeydi oturdukları yer. Fakat kesinlikle Sona'nın tek başına oturabileceği bir köşe değildi. Sessiz sakin bir yer bulduğunda hemen kendisiyle çelişmeye başlardı. Korkuları, sıkıntıları, Meredith ve asıl Sona hemen yüzeye çıkardı çünkü tek başınayken. Görünen Sona ve içindeki Sona birbirine girdiği anda çıldıracak gibi olurdu, o perde aralandığında çoğu zaman kurtulamazdı düşüncelerinden. Kötü anılarının oluşturduğu koca okyanusta düşünceleri ayağına bağlanan bir çapa gibi onu iyice derinlere çekerdi. Sona ise her seferinde bir şekilde ayağındaki o şeyden kurtulup yüzeye çıkardı, çıkmak zorundaydı. Belki de bu yüzden sürekli seyahat halindeydi. Kafası bir şeylerle meşgul oluyordu çünkü o zaman. Başka şeyleri düşünmekten, stratejiler yaratmaktan yada hayal kurmaktan anılarına sıra gelmiyordu. Hafifçe başını salladı düşüncelerinin saçındaki kağıt parçaları gibi düşmesini umarak. Bunları düşünmek için hiç uygun bir ortam değildi. Dalan gözlerini İonine'e çevirdi ve gülümsedi. Gözlerinin biraz buğulandığını ve gülümsemesinin solduğunu biliyordu fakat pek umursamadı. Tekrar konuşmaya başladığında gözlerini en yakın cama çevirmişti bile. "Sanırım gezmek benim için bir tür kaçış." Bunu ona neden söylediğini bilmiyordu genelde içindeki Sona'yı kimseye göstermekten hoşlanmazdı. Belki de bunu Ionine'e değilde kendisine söylemişti, bundan Sona bile emin değildi. Hafifçe kafasını salladı tekrar ve eski neşeli haline geri döndü bir anda. "Sende gezmekten -ya da uzun yolculuklardan diyelim- hoşlanır mısın?"

    Az önceki heyecanının yok olduğunu fark etmeye başladı Sona. Kalbi öyle küt küt atmıyordu ve zihnindeki karmaşa da silinmişti bir anda. Neşesi yerindeydi ama abartılı değildi. Öyle ilk duyduğu müzikte kendini kaybedebileceği bir enerjiye de sahip değildi. Böyle olması daha iyiydi. Bazen fazla neşeli hali ne kendisine ne de karşısındakine iyi gelirdi. Evet şuanki gibi kalmaya devam etmeliydi.

    Masaya konar konmaz eline aldığı kahvesiyle Ionine'in cevabını bekliyordu Sona. Onun cevabı her nedense Sona için önemliydi -ve hayır bunun sebebinin ondan hoşlanıyor gibi olmasıyla alakası bile yoktu. Sanırım onu asıl kendisine çok benzetiyordu ve bu yüzden önemliydi cevabıydı. Hatta ona düşkünlüğü sırf bu yüzden bile olabilirdi. Kahvesinden bir yudum aldı. Pili bitmek üzere olan biri için iyi bir enerji vericiydi elinde tuttuğu şey. Küçük yudumundan sonra yavaşça masaya koydu bardağı ve arkasına yaslandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
E.C. Ionine McWeis
6. Sınıf | Lanceus Öğrenci
6. Sınıf | Lanceus Öğrenci
E.C. Ionine McWeis


Karakter Yaşı : 19
Rp Partneri : Sonu gelmeyecek şiirim, duygularım, benliğim; Raven.
Mesaj Sayısı : 43
Kayıt tarihi : 02/03/11
Gerçek Yaş : 29

Şehre Döner Dönmez? Empty
MesajKonu: Geri: Şehre Döner Dönmez?   Şehre Döner Dönmez? Icon_minitimeÇarş. Haz. 01, 2011 6:22 pm


Kalabalıklarda yalnızlaşır, hüzünlenirim
Ben yalnızlıkların çocuğuyum
Karanlıkta değil, ışıkta büyür gözbebeklerim
Huzuru kuytularda bulurum
Arama sorma beni, ben sensizliği isterim
Ben, ben yalnızlıkların çocuğuyum



Abartılmış bir dikkat taşıdığı belli olan hareketlerle sandalyesine yerleştikten sonra masanın üzerine bıraktığı çantasını sağ tarafındaki sandalyeye hantalca kaydırdı, ardından arkasına yaslandı. Kalp şeklindeki yüzünün etrafına titrek hareketlerle dağılmış saçları onu alabildiğine şeker kılıyordu. Yüzünde insanı gücüyle hayrete düşürebilecek denli bir gülümseme vardı. Gözleri yarı kısık bakıyordu. Ionine ister istemez bu kızın yüzünün yanına Raven’inkini yerleştirdi. Kıyasladı, ardından masada karşısında oturmasını istediği kişinin Raven olmasının da etkisiyle durumun memnuniyetsizliğine kapılıp arkasına yaslandı.

"Bende buraya yeni döndüm. Daha önceden söylemişimdir herhalde pek yerimde duramam sürekli gezmem gerekli." Daha önceden söylemiş miydi? Belki, ama Ionine bu konuda en ufak bir şey hatırlamıyordu. Beynini zorlamaya da gerek görmedi zaten, karşısında oturan o ufak tefek, deli dolu kız hakkında bir şeyler bilmek zorunda hissetmiyordu kendini. Kabalık olmasın diye olumlu anlamda başını hafifçe salladı. Gülümsemesi öncekiden biraz daha soluk bir hal alsa da hala umut vaat edecek şekilde güzeldi.

Kız garsona siparişini verirken Ionine dergisine göz atmayı sürdürdü. Nedense sıkılmayı sürdürüyordu canı. Üstelik şimdi bir de, evet adını hatırlamıştı, şimdi Sona’nın da masasına gelmiş oturmuş olması üzerine gereksiz bir baskı etkisi yaratmıştı. Kafa dinlemek için çekildiği sırça köşkünde bir başkasının varlığı huzuru uzak tutuyordu işte. Gülümsemeye devam edebilmek için artık resmen kendini zorluyordu. Kendini köşeye sıkışmış gibi ya da tonlarca suyun altına kalmış gibi hissetti. Damarlarında sihir aktı, aktı, bulunduğu idea boyutunun kapıları canlandı gözünde, arlanmış ve hazır bekliyorlardı. Ionine’i bekliyorlardı. Ionine kapılardan herhangi birini hayal edip bir anda ortadan kaybolabilir, kendini başka bir huzur mekanına taşıyabilirdi ama kulağına dokunan kelimeler onu olduğu yerde tuttu. “Gerçekten güzel bir masa seçimi. Hem mutfaktan harika kokular sızıyor hem de insanın kafasını dinlemesi için ideal bir yer!" Yaa, tabi, sen gelene kadar öyle denebilirdi. Hiçbir zaman kaba biri olmayan Ionine elbette bunları seslice kızın direkt yüzüne söylememişti. Aslına bakılırsa bunu gerçekten düşünüp düşünmediğinden bile emin değildi. Sadece huzursuz olmuştu, bundan emindi. "Sanırım gezmek benim için bir tür kaçış." diye dalgın dalgın eklerken kız, Ionine bu cümlenin altındaki anlamları sezmişti. Kötü zamanlar mı geçiriyordu? Ya da kötü bir hayat? Ionine’inki gibi? "Sende gezmekten -ya da uzun yolculuklardan diyelim- hoşlanır mısın?" Sorunun üzerinde düşünme ihtiyacı hissetti Ionine. Sahi hoşlanır mıydı? Aslında evden çıkmayı sevmezdi, odasında, o güvenli kalesinde bir kenara çekilip hayattan kopmak ona o kadar kolay gelirdi ki. Yapacakları, yapması gerekenler bir anda buhar oluverirdi, önemsiz birer detay gibi.

“Belki, biraz. Fazla gezdiğim söylenemez.” Ardından dergideki bir resme kaydı gözleri, aslında resim resmen ‘Ionine bak bana’ diyordu. Kahvesinden koca bir yudum alıp resmin altındaki haberi okudu. Şehrin önemli iş adamlarından birinin kızı ile ilgili bir haberdi. Bir haftadan uzun bir süredir haber alınamadığına dair bir takım söylentiler… Elbette haber alamazlardı, ya da şöyle düzeltmeli, bir hafta geçtikten sonra artık alamazlardı. Alba genç bir kız ailesinden habersiz bir hafta ortadan kaybolmuşsa, bu sonsuza kadar kaybolması anlamına gelirdi genelde. Bir nigra ile kısa bir yolculuk olarak yumuşatılabilecek sert bir kavram yokluğunu dolduruverirdi. Ölüm.

Haberi bitirdikten sonra neden bilinmez bakışları karşısında oturan kıza kaydı. Yüzünde hayret ve hayal kırıklığı olarak algılanan güçlü bir ifade vardı. Duygusal. Ionine işte tam o anda kabalık ettiğini anladı. “Ah, üzgünüm, dergiye dalıp seni unuttum. Haber, ilgimi çekti de biraz.” Kendini neden toparlamaya çalıştığını ya da bu kıza neden açıklama yaptığını bilmiyordu ama yapıyordu işte. “Pekala, neler yaptın anlat bakalım.” Tekrar gülümsedi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Şehre Döner Dönmez?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Contraria Vocantum Rpg :: RP Out :: Arşiv :: Rol Oyunları-
Buraya geçin: