Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Valerie

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Valerie Diamante
5. Sınıf | Alba Öğrenci
5. Sınıf | Alba Öğrenci
Valerie Diamante


Karakter Yaşı : 18
Rp Partneri : ~
Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 03/06/11
Gerçek Yaş : 30
Lakap : Rie

Valerie Empty
MesajKonu: Valerie   Valerie Icon_minitimeCuma Haz. 03, 2011 5:56 pm


    Lanet olsun…
    Hava iyice kararmaya başlamıştı. Güneş kaybolmaya başlarken esen rüzgâr içinin ürpermesine neden oluyordu. Kolundaki kitaplar artık ağır gelmeye başlamıştı Blessing'e. Yavaşça yürüyordu. Sabahtan beri bunları taşıyordu ve bunalmıştı artık. Hem derslerinden, hem de yaşadıklarından. İçindeki sıkıntı biraz olsa azalmaya başlamıştı derken şimdi de dersleri onu sıkmaya başlamıştı. Stres ona göre değildi; ama ne yazık ki stres derslerin daha başlangıcıydı ona göre. Fazlasıyla yoruluyordu. Aslında bir yönden iyi oluyordu. Hiç değilse ailesini düşünmüyor ve üzülmüyordu. Bazı avantajları vardı tabi ki. Okula girdiğinde içini kocaman bir rahatlama kaplamıştı. Gün boyu çok yorulmuştu ve artık dinlenmenin zamanı gelmişti. Etrafında bir sürü öğrenciler vardı. Bazısı yorgun bazı sevinçli görünüyordu. Bazısı da etrafta koşuşturuyordu. Ona çarpanlara aldırmadan yatakhaneye doğru ilerledi. Elindeki kitapları bir an önce fırlatmak istiyordu. Artık onları taşıyacak dermanı kalmamıştı. İçeriye girdiğinde ilk işi elindekileri yatağının üzerine fırlatmak olmuştu. Üzerinden o kadar büyük yük kalkacağını tahmin etmemişti Blessing. Yatağına oturdu. Bacaklarını uzatarak dinlenmeye başladı. O kadar yorulmuştu ki. Aniden aklına geldi. Bu akşam bir Slytherin'liyi iyilik yanlısın yapacağını hatırladığında hemen yatağından kalktı. Bu uykudan daha önemliydi ve bunu mutlaka yapmalıydı. Bu hayatının dönüm noktası olabilirdi. Yatakhaneden çıktı ve doğruca zindanlara doğru yol aldı. Bu bir başlangıç olabilirdi.

    Zindanlara geldiğinde onu beklemeye koyuldu. Onun geleceğine emindi ve onu iyiliğe yönlendirmek için sabırsızlanıyordu. Kısa süre sonra ileri de göründü, Blessing oldukça sabırsızlanıyordu. İlk defa karanlık taraflı birisini iyiliğe yönlendirecekti ve başarılı olmalıydı. Onun yanına gelmesini bekledi. Burası fazlasıyla ürpertici ve soğuk olmaya başlamıştı. Tüylerinin diken diken olduğunu hissedebiliyordu. Ona yaklaştığını görünce tam konuşacaktı ki aniden Alexinder'in sözlerinin kendisine ters olduğunu anlayınca duraksadı. Blessing şaşırmıştı. Neler olduğunu anlamamıştı ilk önce. Yüzüne şaşkın bir şekilde baktı. Kafası karmakarışık olmuştu. Ne yapıyordu bu çocuk? Şimdi iyiliğe falan dönmeyecek miydi? Valerie gerçeği anladığında çok geçti. Başından aşağıya kaynar sular dökülmüştü sanki. Etrafını saran dört Slytherin'lilere bakakaldı. Kalbinin çok hızlı attığını ve avuçlarının terlediğini hissedebiliyordu. Korku, bu duyguyu hissetmeyeli uzun zaman olmuştu. Kendini toparlaması gerekiyordu, yoksa onların karşısında ezilecekti ve bu kendisini için hiç iyi olmayacaktı. Aynı zamanda iyiliğin başkanıydı. Buradan kötü duruma düşerse her açıdan hiç iyi olmayacaktı. Derin nefesler almaya başladı. Alexander'e doğru yöneldi. Blessing'e ihanet etmişti. Ondan nefret ettiğini bir kez daha anladı. Ne kadar safmışım. Onun gibi taş kalpli insan nasıl olur da iyiliğe yönelir ki? Söylenerek kendine kızıyordu. '' Hah! Ne kadar safım! Senin gibi taş kalpli bir insanın iyiliğe yöneleceğine ne kadar da çabuk inandım dimi? Doğru taş taş kalplinin tekisin, en az arkadaşların kadar. Sizin neyinize iyilik! '' dedi etrafına bakınarak. Düşüncelerini aktarmıştı. Alexander ile çok yakındı. Ona içinden yumruk atmak bile geliyordu. Fazla zorlanacağını sanmıyordu. Zaten burnunun dibindeydi.

    Artık buna dayanamıyordu Blessing. Sinirleri altüst olmuş, neredeyse bir çocuk gibi ağlayacaktı. Dayanacak gücü kalmamıştı artık. Etrafında beş tane Slytherin'li ona dayanılmaz şeyler yapıyorlardı. Blessing bunlara dayanabilecek bir kız değildi. Onlardan nefret ediyordu artık. Fakat bu öyle böyle bir nefret değildi onun için. Felaket derece de bir nefret, kin besliyordu artık onlara karşı. Bu bir Hufflepuff için asla hissedilmeyecek bir duyguydu birisine karşı ama artık hissediyordu işte. İçindeki bu nefret sinirlerinin bozulmasına yetiyordu. Oradan bir an önce kaçmak istiyordu. Çünkü onlara yalvarmayacaktı. Ne olursa olsun! Bu yüzden de olanlara dayanmalıydı. Başka çaresi yoktu genç büyücünün. Dayanmalı ve savaşmalıydı. Bu kadar güçsüz olmamalıydı. Onlardan ikinci defa nefret etmesinin nedeni, kötülerin ailesini öldürmesiydi. Şuan duygu patlaması yaşıyordu genç kız. Kendini toplayamıyordu. Elleri titremeye ve terlemeye başladı. Gözlerindeki bağı çözmeliydi. O kadar sinir bozucuydu ki. Etrafına bağırıp çağırıyordu; ama nafile. Bu onların eğlenmesinden başka bir işe yaramıyordu. Gözlerindeki bağdan kurtulduğunda hafif bir görme bozukluğu yaşadıktan sonra kendine gelmişti. Ama sonradan kendisini yerde buldu. Kendisine Sersemlet büyüsü yapılmıştı ve bir süre kendine gelemedi. Canı feci şekilde yanmıştı. Kendisini biraz toparladıktan sonra sersemletme büyüsünden kurtuldu. Bunlar ne kadar acımasız diye düşündü Blessing. Onlardan nefret ediyordu. Tek olması fazlasıyla dezavantajdı. Etrafında konuşulanları duyabiliyordu. Kızın hafızasını silmeyi planlıyorlardı. Bu hem iyi hem de berbat bir şeydi. İyi tarafı, çektiği acıyı unutup yepyeni bir hayata başlayacaktı. Yine Slytherin'lerden nefret edecekti; ama bu doğası gereği olacaktı. Kötü tarafı ise, acısını unutmakla kalmayıp ailesiyle yaşadığı iyi tek ve güzel anılarını unutacaktı. Sanki hiç yaşamamış gibi. Buna katlanamazdı, olmazdı! Bunlar mutlaka kurtulmalıydı. Bir yolu olmalıydı. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu. İçinde bu korku aynı, ailesi olduğu zaman yaşadığının aynısıydı. Tarif edilemezdi. Onlara hiçbir şey yapamazdı. İçindeki cesaret duygusu da yok oluyordu artık. Ama bir köşe de sıkışmış olan ses ona pes etmemesini söylüyordu. Blessing bu büyüyü uzaklaştırmanın bir yolunu bulmalıydı. Mutlaka olmalıydı. Kısa süre düşündükten sonra onu ya engellemeliydi ya da karışıklık çıkartıp oradan kaçmalıydı. Bu büyüye maruz kalmak istemiyordu. Aniden aklına geçen sene bir yerler de ortaya çıkan karga sürüleri geldi. Burayı kargalarla doldurup ve sonra buradan kaçabilirdi. Çünkü herkesin dikkati dağılacaktı ve bu da Blessing için bir fırsat olacaktı. Hiçbir şey söylemedi. Sadece düşünüyordu. Alex'in büyüsünden güçlükle kaçmayı başardıktan sonra asasını havaya refleksle kaldırdı ve haykırdı. '' AVİFORS! '' Bunu öyle bir nefretle söylemişti ki. Buna kendisini bile şaşırdı. Birazdan buranın karışmasını diledi.

    Evet, tam da istediği gibi gelişmişti her şey. Ortam bir anda kargalarla dolmuştu ve tam da kaçma zamanı diye düşündü Blessing. Bulunduğu yerden olabildiğince hızlı koşuyordu. Arkasına bile bakmadan tüm gücüyle koşuyordu. Fazla gücü kalmasa dayanıyordu. Bir an önce bu iğrenç yerden çıkmak ve gün ışığı görmek istiyordu. Tek istediği buydu. Ama tüm umudu arkasına baktığı an yıkıldı. Karga sürüsü kendisine doğru geliyordu. Ah bu olamazdı! Gözleri irileşti ve aniden kendini yerde buldu. Üzerinde de sinir bozucu Bridget vardı. Bu da nereden çıkmıştı böyle? Bir an için onun animagus olduğunu düşündü. Bu doğruydu ve o anda yanlış bir seçim yapmış olduğunu anladı. Ama başka da bir şansı yoktu ki. Bir anda hayal kırıklığına uğradı ve yere düştüğü zaman canı yanmıştı. Tek umudu yarattığı karga sürüsü sayesinde buradan kaçmaktı; ama o da tamamıyla yok olmuştu. Nefes nefese kalmıştı Blessing. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Kendini fazlasıyla zorlamıştı ve bu hiç iyi değildi. Aniden üzerine atlayan kız elinden asasını kaplığı gibi ellerini kenetlemişti Blessing'in. Genç kız ellerini oynatmaya çalışıyordu; ama nafile, kımıldamıyorlardı. Ve o anda ağlamak istedi. Yüzü öyle bir düşmüştü ki kendini zor tutuyordu. Yüzünden aniden tüm duygu seli akıp gitti. Hayal kırıklığı, çaresizlik ve acı... Yerde öylece hareketsiz bir şekilde yatarken diğer tüm akbabalar da üşüşmüştü tepesine. Neler hissedeceğini bilmiyordu. İçi aniden boşaldı ve artık hiçbir şey hissedemiyordu. Ayakları da aynı zamanda kilitlenmişti ve artık tüm umudu yitip gidiyordu. Hareket edemiyordu. Kurbanlık koyun gibi yerde öylece yatıyordu. Bir göz bandı eksikti...

    Aman tanrım! Blessing az önce bulunduğu yerde çığlıklar içinde sandalye de çırpınıyordu. Ama bu çırpınması boşunaydı. Kaçacak hiçbir yeri yoktu. Karşısında bulunan yılan ona doğru geliyordu ve Blessing korkudan adeta titriyordu. Artık gözyaşları tam kenardaydı ve onlara engel olamıyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. İçindeki bu korku tüm bedenine yayılmıştı artık. Hıçkırarak ağlamak istiyordu. Yılanın yok olduğunu görünce biraz olsun sevindi. Büyünün nerden geldiğine bakacak gücü bulamıyordu kendinde. Kafasını bile kaldıramıyordu; ama onun oradan gitmesine sevinmişti. Onlara tabii ki minnet dilemeyecekti. Yılanı daha zamanı olmadığı için şimdi öldürdüklerinden adı gibi emindi Blessing. Az önceden beri çırpınarak oradan kurtulmaya çalışıyordu; ama bunun sadece kendisini yorduğunu anladığında her şeyi bırakıp öylece kala kaldı. Yaşlar gözlerinden boşalıyordu. Ona her türlü büyüyü yolluyorlardı. Yolluyorlardı; çünkü çok savunmasızdı. Asası bile yoktu ve zaten bu iğrenç yaratıklar güçsüz insanları haklayabilir diye düşündü. Bitkin durumdaydı. Her yeri yanıyordu. Ama yapacak bir şeyi olmadığını biliyordu. Artık bağırmaktan boğazı tahriş olmuştu. Boşuna kendini yorduğunu düşündü. Ne dese zaten dinlemeyeceklerdi boşuna bağırıyordu. Bu kendisini güçsüz düşünmekten başka bir işe yaramıyordu. Artık içinden tanrıya dua ediyordu. Birisinin onu bulup buradan kurtarmasını diliyordu.

    Acı içinde bağırmaya başladı. Saçları yanmıştı ve bunu aptal ve iğrenç yaratıklardan olan Alexander yapmıştı. Elinden hiçbir şey gelmiyordu. Şimdi ise yüzü feci şekilde yanıyordu. Dayanamıyordu artık. İnsan içine nasıl çıkacağını düşündü. Artık güzel ve pürüzsüz yüzü gitmiş, yerine iğrenç yaralarla dolu su toplamış bir yüz olmuştu. Hıçkırarak ağlıyordu. Zaten başka yapacak bir şeyi yoktu. Ağlamak ve avazı çıktığı kadar bağırmak... Artık bu işkenceden kurtulmak istiyordu. Dayanamıyordu. Son gücü topladı. Artık pes etmenin vakti geldiğini düşündü. Konuşamaya dermanı yoktu. Zar zor nefes alıyor, yüzü yandığı için konuşamıyordu bile. Ne zaman dudaklarını kıpırdatsa yüzü geriliyor ve canı yanıyordu. Daha sonra da konuşmaktan vazgeçiyordu. Kolları da kıpkırmızı olmuştu ve fena şekilde acıyordu. Kollarının halini görünce yüzünün de bu halde olduğunu düşünüyordu. Mahvolmuştu. Ama bunun bitmesi için kendini zorlamalıydı. Aniden tüm zindan da istemsizce ve gür bir kahkaha duyuldu. Bu Blessing'den geliyordu. Kız kendinden geçmiş bir şekilde kahkaha atıyor ve karşısındaki insanların yüzüne bakıyordu. Boşlukta gibiydi. Sanki bu kahkaha içindeki tüm acıyı yok etmiş gibiydi. İçinde aniden hiç hissetmediği kadar öfke patlaması yaşıyordu. Kelimeler dudaklarından bir bir dökülmeye başladı. Gür ve sert çıkıyordu. '' Kendinizi güçlü sanıyorsunuz siz? Sadece çaresiz durumda olanlara acı çektirebilecek yeteneğe sahipsiniz. Cesaretiniz varsa benimle bu şekilde uğraşmazdınız. '' Dedi ve tekrardan kahkahayı patlattı. Bu sinir bozucu olduğu için hepsinin yüzüne teker teker bakıyordu ve pes etmeyeceğini açıkça belli ediyordu.

    Blessing aklını kaçırmak üzereydi ve etrafa anlamsız kahkahalar fırlatıyordu. Aynı zamanda da hepsine teker teker kin dolu gözlerle bakıyordu. Kaşları çatık bir şekilde, kulağına aptal saptal şeyler söyleyen Bridget'e bakıyordu. Ondan ve diğer arkadaşlarından nefret ediyordu Blessing. Canı hala feci şekilde yanıyordu; ama elinden geldiği kadar belli etmemeye çalışıyordu. Pes etmeyecekti. Buraya kadar gelmişti nasıl olsa. Daha kötüsü ne olabilir ki diye düşündü. Aslında neler olacağını tahmin ediyordu; ama sadece kendisini tatmin etmeye çalışıyordu o kadar. O bir Hufflepuff kızıydı ve asla pes etmeye niyeti yoktu. Bridget'in sözlerini dinlemiyordu. Sadece ona kin dolu gözlerle bakmaya devam etti. Sandalyeden kurtulmaya çalışıyordu; ama başaramıyordu. Sandalyeye yapışmıştı ve kendisini yormaktan başka bir şey yapmadığını anlayınca kıpırdanmayı kesti. Oradan kurtulmak için karşısında bulunan iğrenç yaratıkların merhametli olması gerekiyordu; ama bunu düşününce tekrardan kahkahayı patlattı. Tabii düşüncesi yüzünden gülmüştü; ama karşısındakiler onun delirdiğini zannetmiş olmalılardı. Umurunda da değildi zaten Blessing'in. Ardından gözlerini Bridget'ten ayırıp yanına doğru yaklaşan Anna'yı kin dolu bakışlarla inceliyordu. Onunda suratında aynı Bridget'te olduğu gibi kıza karşı bir kin vardı. Blessing suratına doğru eğilen kızın suratına tükürmek istiyordu; ama son anda vazgeçti. Bu kendisini daha fazla kötü duruma düşürmekten başka bir işe yaramazdı. Hem nasıl olsa anlamayacaktı. Birden elinde bulunan küçük şişe dikkatini çekti. Gözlerini onda gezdirmeye başladı. Bu dikkati Anna'nında gözünden kaçmamıştı. Onunla kızı alçaltıcı bir şekilde konuşmaya başladı. Bunu umursamadı Blessing. Nasıl olsa bunu hep yapıyorlardı. Umursamayarak onlara büyük bir iyilik yaptığını düşünüyordu. Ve kendisini de konuşup da yormak istemiyordu. Zaten fazlasıyla bitkin haldeydi. İksirin iyileştirici yanı olduğunu anlayınca kızın gözleri parladı aniden. Fakat bir yandan da istemiyordu. Bu halini profesörlerin ve diğer arkadaşlarının görmesi iyiydi. Ama onlar için değildi. Blessing gözlerini iksirden çekerken Anna'ya dikti bakışlarını. Kaşları çatıktı. Tam istemediğini belirten bir şey söyleyecekti ki iksiri Blessing'in kollarına ve yüzüne döktüğünde aniden eski haline döndüğü görünce buna fazlasıyla sevinmişti Blessing. Ama bunun yılanların tarafından yapıldığını hatırladığında tekrardan eski haline döndü. Blessing, yılanların ceza alması için okul müdürünün kendisinin bu hale geldiğini görmesini isterdi doğrusu. Ama kendisi açısından iyiydi. İksir işe yarıyordu ve kollarının tümünün iyileştiğini görünce sevindi; ama belli etmemeye çalıştı. O bir kobay faresi değildi. İşini bitirdikten sonra eski haline getir… Bu kadar kolay değildi! Bunun intikamını mutlaka ve mutlaka alacaktı. Nasıl olursa olsun. Tek ya da toplu bir şekilde; ama mutlaka bunun intikamını alacaktı! Özellikle de bu gruptan.

    Lorelei'nin de tiksintili bakışlarına maruz kaldı. Onun söylediklerinin hiçbirini yapmayacaktı. Ona onu dikkate kalmayacağını belirtmek için suratını buruşturdu ve anlamsızca başını salladı. Bir şey söylemeyecekti. Sadece susup dinledi ve nihayet o aptal sandalyeden kurtulduğuna seviniyordu. Ayağa kalkmak için yeltendiğinde aniden yere yığıldı. Fazlasıyla halsiz düşmüştü. Bacaklarında derman kalmamıştı. Yerde öylece duruyordu. Ne ayağa kalkabiliyor ne de kımıldayabiliyordu. Bu sefer yorgunluktan yapamıyordu. Kafasını kaldırdı ve tepesindeki Lorelei'nin Claire'nin ismini ağzına aldığını duyunca hemen saldırıya geçti. '' Onun ismini bir daha ağzına alma seni iğrenç sürüngen! '' Dedi. Kin dolu gözlerle bakmaya devam ediyordu. Elinde bir acı hissetti. Tam bir şey söyleyecekken, en son hissettiği şey başını sert zemine çarptığı zaman duyduğu acı olmuştu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vis Sanctus
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Vis Sanctus


Mesaj Sayısı : 482
Kayıt tarihi : 07/11/10

Valerie Empty
MesajKonu: Geri: Valerie   Valerie Icon_minitimeCuma Haz. 03, 2011 6:43 pm

Gerekli Uzunluk= 10 puan
Anlatım= 17 puan
Renklendirme/Görünüm= 10 puan
İçerik/Kurgu= 17 puan
Akıcılık= 9 puan
İmla= 8 puan
Paragraf Düzeni= 5 puan
Tutarlılık= 5 puan

Toplam=81
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Valerie
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Contraria Vocantum Rpg :: RP Out :: Arşiv :: Rol Oyunları-
Buraya geçin: