Zoe Allison Müzisyen | Yan Fülüt
Karakter Yaşı : 24 Rp Partneri : Rayon Dylan Mesaj Sayısı : 30 Kayıt tarihi : 02/03/11 Lakap : Z, Zo.
| Konu: Dolunay Çarş. Mart 02, 2011 1:56 pm | |
| Dolunay gökyüzünde parlarken, gece ıssız ormana çökmüştü. Sessizlik uzun ve yaşlı ağaçların arasında dolanırken, korku tüm bedenimi sarmıştı. Parmaklarımın zeminle buluştuğu her saniyede biraz daha kendimden geçerken, yapabileceğim tek şey yürümekti. Bu uzun ve aşılmaz orman beni içine çekmeden önce benim gitmem gerekiyordu, fakat nafile. Zihnim bana oyunlar oynamaya başlamıştı bile. Yanımdan geçen gölgeler bana çarpıyordu ve dengemi sağlamakta zorlanıyordum. Yaşlı ağaçlar üzerime doğru gelirken, kontrolümü kaybetmemeye çalışıyordum. Kurtuluşum neydi? Beynim mi? Sanmam artık yerinde değilmiş gibi hissediyordum, ya bedenim?
Kızıllığını neredeyse kaybetmiş saçlarım, bembeyaz olan tenimin üzerindeki kir ve çamur birikintileri ve gözlerim… Gözbebeklerim yok olmuştu. Hepsini yakınlarda olan gölde görmüştüm. Sürekli hareket halinde olmam boğazımı kurutmuş, su içmek için kıyısına yanaştığımda ayın yansımasıyla oluşan o pürüzsüz görüntüde her şey açığa çıkmıştı. ‘Ağlayan göl’ demiştim oraya. O gece tüm gözyaşlarımı oraya akıtmıştım. Kimdim ben? Ne olacaktım? Neden böyle hissediyordum? O geceden beri hiçbir şey hatırlamıyordum, bugüne kadar.
1 Hafta Önce
‘’Biri daha.’’ Diyerek yanıma geldi Johanne. ‘’Ah, lanet olsun,’’ dedim bıkmış bir ses tonuyla. New York’un ücra köşelerinde olan polis merkezinde işler son zamanlardaki ortadan kaybolma vakaları ile yoğunlaşmıştı. Şimdiye kadar 8 kişi ortadan esrarengiz bir şekilde kaybolmuş, yaklaşık 2 haftadır izlerine ulaşılamıyordu. ‘’Julié. 15 yaşında, lise öğrencisi. Dün akşam 19:00’dan beri kayıp. Ailesi en son okula giderken görmüş ve bir daha ulaşamamışlar. Bana kalırsa aynı olay Beth. Hep aynı saat.’’ Haklıydı. Kaybolan 8 kişinin 8’i de saat yedi sularında kayboluyordu. İronikleşen durum can sıkmaya başlamıştı. ‘’Pekala… Gidip şu işe bir son verelim.’’ Diyerek, merkezden ayrıldık. Bu tip vakalarda genellikle baktığımız yerler ıssız alanlar olurdu. Seri katiller kurbanlarını kimsenin bulamayacağı yerlerde saklarlardı. Fakat elimizde bulunan deliller hiçbir sonuç vermiyordu. Çok geçmeden şehrin en büyük ormanlık alanına ulaştık. Benimle beraber üç kişi vardı ve buraya tek başımıza girmek tehlikeli olabilirdi. ‘’Tehlikeli.’’ Dedi o sırada Johanne. ‘’Başka çaremiz yok.’’ Demek zorunda kaldım çünkü gerçekten başka bir yol yoktu. ‘’Ekip çağıralım, burayla baş edemeyiz.’’ Hava kararmaya başlamıştı ama vazgeçmek gelmiyordu içimden. ‘’Arabadaki safari fenerini alın çocuklar, hava tam olarak kararmadan gideceğiz!’’ diye seslendim arkamda duran polislere. Homurdanarak arabaya ilerledi içlerinden biri. ‘’Beth,’’ ‘’Rahatla Johanne, hava kararmadan çıkarız.’’ Dedikten sonra fenerle birlikte ormana daldık.
Farklı melodilerdeki kuş cıvıltıları ile dolu ormanda, bitkilere çarpmadan yürümek imkansızdı. Bu yüzden tek sıra halinde yürümeye başladık, en önde ben, arkamda Johanne ve diğerleri. Çok geçmeden önümüze bir göl çıktı. Oldukça büyük bir göldü. ‘’Beth, bu kadar yeterli, arabaya dönüyoruz haydi.’’ Diye önüme atıldı Johanne. O sırada önümüzden bir gölge hızla geçti. İrkildim. ‘’Bu da neydi böyle?!’’ diye haykırdı. Yavaşça ilerlemeye başladım. Bir hayvan olmalıydı fakat çok hızlıydı ve merak tüm beynimi sarmıştı. Arkadaşlarım arkamda kalmıştı ama ben ilerlemeye devam ediyordum. Sonra aynı şey gene oldu. Gölge tekrar hızlı bir şekilde geçti. Tiz bir kadın çığlığı anında tüm ormanı kapladı, sonra fenerimin ışığı söndü. ‘’Johanne!’’ dedim aynı anda. ‘’Tanrım!’’ diye karşılık verdi Johanne.
Şimdi her yer karanlıktı. Sesler kesilmişti ve bu durumu daha da dayanılmaz yapıyordu. ‘’Johanne!’’ dedim tekrar, ama cevap gelmedi. Gözyaşlarımı durduramadım ve yanaklarımdan süzülmeye başladılar. Tekrar bağırdım, ama ses yoktu. Çok kısa bir süre sonra ayak sesleri duymaya başladım. ‘’Bize katıl…’’ dedi bir ses fısıltıyla. ‘’Kimsin?’’ diye sordum belimdeki tabancaya uzanırken. Bir el kolumu kavradı ve elime aldığım silah yere düştü. Çırpınıyor ama gecenin kör karanlığında elimi kavrayan şeyden kurtulamıyordum. O eli boynumda hissettim. Sonrasında şah damarımın orda bir ıslaklık ve ardından dayanılmaz bir acı.
Hatırladıklarım sadece bunlardı. Kim bana bunu yaptı ve neden yaptı bilmiyordum ama şuan ki halimden o sorumluydu ve yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Bildiğim tek şeyse arkadaşlarımın hepsinin öldüğü ve bir daha eskisi gibi olamayacağımdı… | |
|
Vis Sanctus Kutsal ışık|| Yaratıcı
Mesaj Sayısı : 482 Kayıt tarihi : 07/11/10
| Konu: Geri: Dolunay Çarş. Mart 02, 2011 5:50 pm | |
| Gerekli Uzunluk= 9 puan Anlatım= 20 puan Renklendirme/Görünüm= 8 puan İçerik/Kurgu= 20 puan Akıcılık= 10 puan İmla= 5 puan Paragraf Düzeni= 2 puan Tutarlılık= 5 puan
Toplam= 79 | |
|