Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Sheridan

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Sheridan Katie Connelly
Nigra | Yazar
Nigra | Yazar
Sheridan Katie Connelly


Karakter Yaşı : 23
Rp Partneri : ~
Mesaj Sayısı : 8
Kayıt tarihi : 23/03/11

Sheridan Empty
MesajKonu: Sheridan   Sheridan Icon_minitimePerş. Mart 24, 2011 5:10 pm

Anna, küçücük hücrenin bir köşesine sinmiş, ruhsuz gözlerle soğuk duvarı inceliyordu. Büyük mavi gözlerini kırpmasıyla gür kirpiklerine saklanmış birkaç tuzlu su damlası kirli suratını yıkayarak çatlak dudaklarını ıslattı. Eskiden üzerine tam oturan elbisesi artık birkaç beden büyük gelmeye başlamıştı. Normalden uzun olan saçları mümkünse biraz daha uzamış, çalı süpürgesi olma yolunda başarıyla ilerliyordu. Aylardır güneş ışığından nasibini almayan teninin solgunluğu bir ölünün ten rengi ile yarışacak raddeye gelmişti. Dışarıdan bihaber yaşadığı -ne kadar yaşamak denirse- bu yerde insanlıktan çıkmış, tanınmaz hale gelmişti genç kadın. Çok nadir gördüğü yansımasından korkar olmuştu. Fark ettiği kadarıyla avurtları tamamen içine göçmüş, çene kemiği çıkıklaşmış, eskiden her gülümsediğinde bir gül bahçesinden demet gibi duran gamzelerinden eser kalmamıştı.

Zaman kavramı yok olmuştu. Bu günün bir önceki günden hiçbir farkı yoktu. Sadece Anna her gün kendisini daha bitkin hissediyordu. Bir şeyler daha çok kararıyor, bakışları bulanıklaşıyordu. Dışarıdaki hayata dahil bütün anıları silikleşmişti. Konuşmayı dahi hatırladığını sanmıyordu. Eskiden bülbülleri kıskandıracak güzellikte olan sesini şu anda sadece işkence laneti yerken duyabiliyordu. Artık işkence bile etmiyordu ona kimse. Belki de varlığı unutulmuştu. Genç kadın bu soğuk, kasvetli, küçücük yerde ölüme terk edilmişti. Mavi gözlerini kaldırarak tekrar ona mezar olacak bu lanet hücreye bakış attı.

Gözlerini kapatarak dışarıda uğuldayan hırçın rüzgara odaklandı. Şu anda tam olarak ve en iyi çalışan duyu organı kulaklarıydı. Uzun süreli sessizliğin ardından daha keskin duymaya başlamışlardı. Bir baykuş ötüşü doldu kulaklarına ve birkaç saniye için delindi sessizlik.

İçinde bulunduğumuz dakikalarda dünya için bir çok şey değişiyordu.
Bunu mezardaki ölü, kundaktaki bebek, sokaktaki köpek dahi hissediyordu. Kimse ses çıkaramıyordu. Çıkacak en ufak bir gürültü zaten pamuk ipliğine bağlı olan dengeleri alt üst edecek gibi geliyordu.


Anna boynunu hafifçe uzatıp hücresinin köşesinde duran pencere benzeri küçük delikten dışarı baktı. Karanlığı görüyordu ya da karanlıktan başka bir şey göremiyordu. Bütün sihir dünyası siyah bir elbise giymişti sanki. Kara büyü dünyanın her tarafından hissediliyor, karanlık büyücüler dünyanın her tarafında görülebiliyordu. Her gün insanlar ölüyor, öldürülüyorken hayatta kalanlar hayatta kalmaya devam etmek istiyorlarsa geride kalanları unutmak zorundaydılar. Ölenler onlardan birkaç damla göz yaşından fazla bir şey götürmüyordu. Bu cadı ise o kadar çok şey kaybetmişti ki ağlamak ona insani bir gerekten çok gereksiz bir komedi gibi geliyordu.

Savaşın başladığı ilk zamanlarda o kadar güçlüydü ki genç kadın hiçbir şey kaybedeceğine inanmamıştı. Onu yolundan çevirmek isteyenleri kim olursa olsun yolundan çekmişti. Güç o kadar cazip gelmişti ki ona. Kazanacak olan tarafta olduğundan adı gibi emindi. Ön sezileri her zaman kuvvetli olmuştu. Yine doğru olanı hissetmişti. Karanlık taraf her yönden aydınlık taraftan öndeydi. Genç kadın ise yaptığı bir aptallıktan dolayı dışarıda zafer kutlaması yapmak varken burada ölümü bekliyordu. Ne kadar ironik bir durumdu. Savaşın başında taraf olarak benimsediği karanlık onu tamamen ele geçirmek üzereydi. Hem de elde etmeye çalıştığı sonsuza kadar.

Gözlerini kapattığında tekrar onu gördü. Geçmişine dair silinmeyen tek hatırasını. Yaptığı büyük hatalar zincirinin ilk halkasını… Küçük kardeşini, hayatında sahip olduğu tek akrabasını, küçük John’u…

John, Anna’dan tam 5 yaş küçüktü. Anna çok zor bir çocukluk geçirmişti. Daha doğrusu Anna bir çocuk olmamıştı. Annesi güzeller güzeli bir cadıydı. Genç kadın daha küçücük bir çocukken annesi onu bırakıp kaçmıştı. Seneler sonra annesinin ölüm haberiyle birlikte, küçücük bir kundakta John gelmişti.

Annesi onları bıraktıktan sonra beş sene boyunca Alman bir muggle ile yaşamış, bu da yetmezmiş gibi John’u peydahlamıştı. Tabii bunlar babasının anlattığı kadarıydı. Anna’nın babası John’u hiçbir zaman istememişti. John ona göre koca bir günahtı fakat genç kadına göre John günah olmayacak kadar güzeldi.

Genç kadın kardeşini her zaman korumuş, kollamıştı. Hogwarts’a geldiğinde ise onu teyzesine emanet etmişti. John’un okula başlayacağı zamanı iple çekmişti. Kardeşi ile tekrar aynı havayı soluyacaktı. John mükemmel bir Slytherin olacaktı. Kim bilebilirdi, belki de beraber bütün bir binaya hükmedeceklerdi ama her zaman olduğu gibi bu zamanda evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Genç adam bir Gryffindor oldu. Hem de dillere destan, Slytherin binasının korkulu rüyası bir Gryffindor. Sonra da Yoldaşlığın bir numaralı elemanı. Anna’nın en korktuğu şey bir gün John ile karşı karşıya gelmekti.

Ve korktuğu oldu… John elinde asasıyla karşısında dikilirken kendine engel olamadı. O senelerdir buz tutmuş olan kalbi birdenbire kardeşinin sevgisiyle ısınmıştı. Onun öylece kaçmasına izin verdi ve bunun bedelini şu an canıyla ödüyordu.

Gözünün önüne gelen genç adamın hayali gözlerini doldurmaya yetti. Onun savaş meydanındaki hali gözünün önünden gitmiyordu. Yediği onlarca lanete rağmen yıkılmıyor, teslim olmuyordu. O Anna’nın kardeşiydi. Güçlü olmalıydı.

Beyninin içinden milyonlarca lanet geçerken akıllara zarar bir gürültü kulaklarına doldu. İlk önce bu sesin bilinçaltının ona oynadığı bir oyun olduğunu düşünsede gözlerini açtığında hücresinin giriş kapısında gördüğü karanlık bir toz bulutu bunun hayal olmadığını kanıtladı. Çok tanıdık bir ses işitti. Kulaklarına inanamıyordu. Bu sesi unutmuş olması imkansızdı. Kırılgan kemiklerinin üzerinde kaslı kollar hissetti. Bedeni sert bir bedene çarptığında kollarını istemsizce bir boyna doladı. Gözlerini açmak istemiyordu.


“Gözlerini aç Anna.”

Genç kadın daha sıkı yumdu gözlerini fakat kollar ısrarla sarstı.

“Gözlerini aç Anna.”

Bu sefer gözlerini açmak zorunda kaldı. Mavi gözleri, kardeşinin ela gözleriyle buluşurken ne diyeceğini bilemiyordu. Kendisini hafifçe uzaklaştırdı. İnce parmakları, karşısındaki sert hatlara sahip suratta gezdirdi.

“John…”

“Benim Anna. Her şey geçti. Biz kazandık.”

Genç kadın aniden telaşlandı ve kapıda zorlukla zapt edilen ölüm yiyenlere baktı. Telaşlı bir ses kazanırken mırıldandı.

“Siz kazandınız…”

Genç adam ablasının suratına kendisine çevirirken kararlı bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

“Biz kazandık Anna. Biz… Sen ve ben.”

RP Out: Başka bir sitede yaptığım RP.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vis Sanctus
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Vis Sanctus


Mesaj Sayısı : 482
Kayıt tarihi : 07/11/10

Sheridan Empty
MesajKonu: Geri: Sheridan   Sheridan Icon_minitimePerş. Mart 24, 2011 5:18 pm

Gerekli Uzunluk= 10 puan
Anlatım= 21 puan
Renklendirme/Görünüm= 10 puan
İçerik/Kurgu= 21 puan
Akıcılık= 8 puan
İmla= 10 puan
Paragraf Düzeni= 3 puan
Tutarlılık= 5 puan

Toplam= 88
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sheridan
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sheridan
» Sheridan
» Sheridan

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Contraria Vocantum Rpg :: Yönetim :: Rp Gücü Hesaplama-
Buraya geçin: