“Lareina”
Melodik bir sesin tek hamlede fısıldadığı isim bulunduğum huzursuzluk halini o kadar şiddetle dağıttı ki, değil irkilmek, oturduğum yerden hızla ayağa fırlayıp arkama döndüm.
“Peki efendim… Siz nasıl uygun görürseniz…”
Karşımdaki görmeye alışık olduğum oval, yılların yorgunluğunu çizgi çizgi taşıyan bir surat değildi. Aksine bu surat yeni doğmuş bir bebeğin güzelliğinde ve alabildiğine narin bir surattı. Emektar Geany onu tanıdığım günden beri pek nadir hasta olurdu. Birinin benden habersiz işten çıkarılması da mümkün değil gibiydi. Sevgili validem ya da babam bana haber vermese bile böyle bir durumdan haberim olurdu. Yaşlı hizmetçiye ait garip bir endişe ile derin bir nefes aldıktan sonra gözlerim yatağımın diğer yanında başı öne eğik bekleyen genç kıza kaydı. “Ah, demek Lareina, eski hizmetçiye ne olduğunu merak ettim. Geany, yani eski hizmetçi ilgilenirdi daha çok burayla.” Sonra neden bir açıklama ihtiyacı hissettiğimi düşündüm. Karşımda ne yapacağını bilemeyen genç kız başını usulca kaldırmış bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırdım ve o anda yatağımın ne kadar dağınık olduğunu fark ettim. Gözlerim odayı taradı. Dağılmış çalışma masası. Kırlentleri yere düşmüş koltuklar. Toz içinde kitaplık. Kitaplıktaki toz taneleri. Minyatür canavarlar. Pislik. Bir anda nükseden titizlik krizi ile gözlerimi yumdum ve derin bir nefes aldım. “Hayır, dayanamayacağım. Ge- Lareina, bir an önce odamı toplar mısın?” Aslında soru anlamı içermeyen bu cümlenin ardından kendimi beyaz kadifeden koltuklardan birine sürükledim. Aslında adımlarım her zamanki sertliklerindeydi ancak odanın bu kadar dağınık oluşuyla birlikte beynimin içinde mikropların baş rolü üstlendiği türlü aksiyon görüntüleri dönerken herhangi bir işi yapmak oldukça güçtü. Yığılır gibi kendimi koltuğa bıraktım. “Temizliğe karşı aşırı hassasiyetim var. Alışmayı deniyorum.” Yeni bir açıklama ihtiyacı yeni bir şaşkınlık duygusunu beraberinde getirdi.
Odamın dekorasyonu beyazlar ve griler üzerineydi. Belki biraz deniz yeşili, duvarlardaki antika tablolardan. Oval, kaz tüyü yatağım, beyaz kadife koltuklarım ve yine odanın bir köşesindeki beyaz çalışma masamla saflığın güzelliğiyle ölümün soğukluğu arasında gidip gelen bu atmosfer dünyadan kaçabildiğim nadir anlara ev sahipliği yapıyordu. Son birkaç günümü de burada geçirmiştim. Altıyüzlü yaşlarını çoktan aşıp da yaptığın hiçbir şeye kendin karar verememek insanı bunalımlara sürüklemek için yeterli bir nedendi bence. Evet, sözde krallığının geleceğini düşündüğünü sanan devrik bir kral ve onun onuruna diğer her varlığından, hatta çocuğundan da değer veren bir eş bütün hayatımın kontrolüne el koymuştu. Şimdi bu hayatı yaşayan ben değilim, iplerimi tutanlar.
Sonra tamamen unuttuğum genç hizmetçiye kaydı gözlerim. Klasik hizmetçi üniformasının içinde, başını neredeyse hiç kaldırmadan hızla ortalığı düzenliyordu. Neden sonra gözümü ayırmak istemedim. Uzun bir süre izledim, eşyaları yerleştirişini, yatağı düzenleyişini, yüzeyleri temizleyişini. Genç ve ufak ellerinin Geany’nin maharetinden yoksun olacağını düşünmüştüm ilk başta. Oysa şimdi dinamizmi bütün dikkatimi kendi üzerinde toplamayı başarmıştı. Usulca izlemeye devam ettim.