Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Ölümün Soğuk Nefesi Altında...

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Annamarie Snowdrop
Müzisyen | Vokal
 Müzisyen | Vokal
Annamarie Snowdrop


Karakter Yaşı : 21 # Ölmek için çok genç yani asalksl.
Rp Partneri : Yoooğk . Benim püskevitim de yok Q.Q
Mesaj Sayısı : 45
Kayıt tarihi : 06/06/11

Ölümün Soğuk Nefesi Altında... Empty
MesajKonu: Ölümün Soğuk Nefesi Altında...   Ölümün Soğuk Nefesi Altında... Icon_minitimeSalı Haz. 07, 2011 3:53 pm

Şimdiki Zaman


Güneş ışıkları, yerini Ay'ın kutsal ışığının merhametine
bırakırken Sarah arabasını dikkatlice evinin önüne park etti. Uykusuzluktan
çökmüş yüzü, kırmızıya çalan gözleriyle bile hala güzel olmayı başarabilmiş bir
kızdı. Arabayı durdurduğunda hafifçe burnunu çekti. Kafasındaki düşünceler
karmaşıktı ve şoka girmişe benziyordu.
Tek düşündüğü şey hayatının bu kısmından sonra ne olacağıydı. Ne yapacaktı?

Lanet olsundu, artık yalnızdı. Yine de içi biraz olsun rahattı, kız kardeşinin
olduğu düşüncesi bile onu bu uçurumdan düşerken tuttuğu bir dal parçası
gibiydi. "

Hala düşmüş değilim."
diye düşünüyordu. Yine gözlerinin dolduğunu hissederken içini acıtan şeyin
adını fısıldamak istedi. Gözleri ağlaması için ona adeta ısrar etse de inadı
tutmuştu bir kere. Elleriyle gözlerini hafifçe yelleyerek arabadan indi. Evet,
kız kardeşi Katy'nin evi hala olduğu yerdeydi. Bu sarı ve şirin ev ona
gerçekten de kız kardeşini anımsatıyordu: Uyumlu,
sakin ve doğal.
Sarah'ın ifadesiz yüzü yavaşça göğe çevrildi.
"Artık ondan başka hiçbir şeyim kalmadı. Sen
ne dersin?

Evet, kesinlikle aklını deniyordu. Şimdi de Tanrı ile iletişime geçmeye
çalışıyordu. Deliriyor muydu? Bundan pek emin değildi. Ah, keşke şimdi yanında
John olsaydı. O zaman ona sarılır ve onu sakinleştirirdi. Yine onu dudaklarındaki
cennete götürür ve en sevdiği şeyi -kahve- ikram ederek kafasındaki gölgeleri
yok ederdi. İçini büyük bir iniltiyle çekerken içinde bir yerlerde büyük bir
kopukluk olduğunu hissetti. Hayır, bu gölgeler asla yok olmayacaktı. Çünkü o lanetlenmişti,
onun hayatı artık eskisi gibi değildi. O tüm o aptallıkları yüzünden sonsuza
dek mutsuzluğa hapsedilmişti. Kimi kandırıyordu? Hiçbir şey düzelmeyecekti, kız
kardeşinin hayatta olması bu laneti kaldırabilecek kadar yeterli değildi.

Küçük, krem rengi çantasında ev anahtarlarını ararken çantasındaki aynasından
aksine baktı. Daha iki gün önce bu kızdan eser yoktu. Kırk sekiz saat bir
insanı bu kadar değiştirebilir miydi? Zümrüt yeşili gözleri ve çıkık elmacık
kemikleri haricinde hiçbir şey Sarah'a benzemiyordu. Kapıyı açtığında holde
yavaşça ilerledi.


"Katy?"
Ses yoktu, markete gitmiş olabilir miydi? Belki de işteydi, durun bir dakika,
işte olamazdı. Daha geçen ay iç çamaşırı mağazasındaki işini bırakmayı
düşündüğünü ona söylemişti. Yani en azından Sarah öyle hatırlıyordu.
Birkaç adım sonrasında hayatının donacağını o bile bilmiyordu. Nefesinin
durduğunu hissetti. Gözlerinden süzülen yaşları hissetmiyordu bile... Bembeyaz
mermerde damlayan kırmızı kan yüreğine sızıyordu sanki. Mutfak tezgâhında boylu
boyunca uzanan ve yüzü kansızlıktan bembeyaz olan genç bayan, Katy olamazdı
değil mi? Bir an beyni ona buranın Katy'nin evi olmadığını bile söylemek
istedi. Ama gerçeğin gücünden kaçamayacağını o da biliyordu. Ona hızlıca
yaklaşıp omzuna dokunduğunda ta boynunda bir nefes hissetti. Arkasında yükselen
erkek sesi, artık Sarah'ın hayatında duyduğu son sözleri fısıldadı.
"Ölümü hissedebiliyorsun değil mi Sarah?"

Ve bu gece, Sarah için sonsuza dek kanla sulanmıştı.





Geçmiş Zaman


"Ah, evet anne. Evet, John'la iki haftalık bir
balayı istiyoruz.
"
Sarah gülümsedi, annesi Maria cıvıl cıvıl konuşuyor ve ona balayı hakkında
birkaç tavsiye veriyordu.
"Tabi, haklısın. Ben de seni seviyorum tatlım.
İyi günler.
"
Sarah telefonu kapattığında John sessizce Sarah'ın belinden kavradı.
"Maria nasıl?"
"Çok iyi, babamla bir çiftlik evi satın almayı
planlıyorlar. Babamın at takıntısını biliyorsun tatlım. Onun için hayat atlarla
başlayıp atlarla başlıyor.
" dedi komik el hareketleriyle. John
gülümsedi ve Sarah'a küçük bir buse kondurdu.
"Aslına bakarsan ben de atları severim."
dediğinde Sarah birazcık şaşırdı.
"Ama hayatımı atlara odaklayacak kadar değil." dedi gülümseyerek.
"Seni küçük sıçan." dedi Sarah,
John'un dalgalı, yumuşak saçlarını karıştırarak. İki sevgilinin uyumu gerçekten
de görülmeye değerdi.
John şeker biriydi. Mavi çocuksu gözleri ve şakacı haliyle tam Sarah'a göreydi.
Sarah'ın düz, sarı saçları vardı ve sanki John'un tam zıt kutbuydu. Ateş ve buz
gibiydiler; aslında iç içe olan ama daima
zıt görünen...

Kapı birkaç kere tıklanmış ve sevgililerin öpüşme ayinini yarıda kesmişti.
"Hay aksi."
"Sakin ol. Kapıya ben bakarım koca çocuk."
Gelen bir postacıydı. Hafif toplucaydı ve kahverengi gözleri vardı. Sarah
adamın gözlerinin renginin oldukça sıradan olduğunu düşündü. Normalde renklerle
ilgilenmezdi; ama bu adamın gözleri gerçekten de sıradanlığı haykırıyor
gibiydi.
"Bayan bu paket size. Adınız ?"
"Sarah Lazar."
"Evet, Sarah Lazar."
Postacı gülümseyerek paketi Sarah'a uzattı.
"Buyurun. Şurayı da imzalarsanız ?"
Sarah imzasını attıktan hemen sonra paketi açtı. Gördüğü şey şok ediciydi.
Kendisine gelen sadece bir kâğıttı. Kâğıtta büyük harflerle ve kırmızı bir rujla yazılmış yazıyı okudu: "ÖLÜM SENİ ÇAĞIRIYOR SARAH." Yanına
ise gülen bir şeytan işareti çizilmişti. Sarah alayla gülümsedi.
"Ah eşek şakası." John soran gözlerle
Sarah'a baktı. "Sadece küçük bir eşek şakası,
hayatım. Hepsinin canı cehenneme.
"
John'un kaşları çatılmıştı. Tamam, Sarah okulda popülerdi ve eskiden de böyle
küçük eşek şakaları yapılırdı; ama denildiği gibi "eskiden." Şimdi ikisi de mezun olmuşlardı ve bu sakin hayatlarına göre fazlaca abartılı bir eşek şakasıydı.
"Sence kim?" diye sordu.
Sarah gelen kağıda bozulmasına rağmen umursamamayı tercih etti.
"Bilmiyorum ve umurumda bile değil."
"Ama sen benim umurumdasın."
"Bunu biliyorum." dedi Sarah
gülümseyerek.John’a bayılıyordu, onun Sarah’ı sahiplenişine ve kristal mavisi
gözlerindeki sevgi ışığını görmeye bayılıyordu. Ve gün tüm ahengiyle devam
ediyordu. Sarah başına geleceklerden habersizdi. Ölümün ona adım adım
yaklaştığını hissetmiyordu bile. Tek umursadığı bir ay sonraki Miami tatiliydi.
John ise ondan farksızdı, o mesajın etkisi Sarah'ın onu şevkle öpüşünün
ardından silinip gitmişti.
Kader yörüngesini belirlemişti. Sarah umursamasa bile gece gördüğü rüyalar
zihninin ölüme adımının ilerlediğini gerçeğini belli ediyordu. Sarah aslında
hiç de iyi değildi. O korkuyordu; ama belli etmiyordu. Çünkü bu daha kolaydı.

Güzel bir mayıs sabahıydı. Hava açıktı ve doğa sanki tüm insanlığı güzelliğine
davet ediyordu. En azından John öyle düşünüyordu. Sarah için ise her zamanki
bir gündü. O böyle güzellikleri pek fark edemezdi, aslında onun güzellik
anlayışı farklıydı. O yağmuru severdi, ıslanmayı ve karı...


"Bugün hava çok güzel, öyle değil mi?"
"Evet, öyle gibi."
"Gibi?"
"Ah John, biliyorsun ben böyle havaları pek...
Nasıl desem?
"
"Her neyse, bence bugün iki kişilik bir piknik
düzenleyebiliriz.
"
"Eğer bu planın içinde salıncak olacaksa neden
olmasın?
" dedi Sarah gülümseyerek. Aslında bunu hiç istemiyordu ve
içinde adını koyamadığı sıkıntı gittikçe büyüyordu. Sakinleşmeye ve tüm bu
kuruntuları beyninin arkasına itelemeye çalıştı.

Evet, her şey hazırdı. John bagaja eşyaları yerleştiriyor ve neşe ile güzel bir
şarkı mırıldanıyordu. Sarah ise yatak odasında, boy aynasının tam karşısında
kendisini inceliyordu. Ne giymeliydi? Elbise dolabına baktığında ne kadar gri
ve siyah elbise var böyle diye şaşırmaktan kendini alamadı. Sonunda elbise
dolabının arkasına tıkıştırılmış beyaz çiçeklerin güzelliğiyle süslenmiş mercan
rengi elbisesini çekip aldı. Elbiseye şöyle bir baktı. Bunu ona kim almıştı?
Hatırlamıyordu, ama renkli tek güzel elbisesi de buydu. Elbiseyi giydiğinde
kendini küçük bir kız çocuğuyken okuduğu "Parmak Kız"a benzetti. Onun
büyümüş ve olgun hali gibi duruyordu. Elbise üzerine bir çiçek misali oturmuştu
sanki lakin ruhuna ilkbaharı getirmesinin imkânsızlığı apaçık ortadaydı.
John'un sesini duymuştu, ona sesleniyordu.


"Geliyorum!" dediğinde anahtarlık
kutusunda bir şey fark etti; bir kâğıt…
"Ölümün soğuk nefesi seni üşütüyor mu Sarah?"
yazılı not kâğıdı... Ah lanet olsun diye geçirdi içinden Sarah. Evin John'un
arabasına bakan kısmına doğru hızla ilerledi. Hissediyordu, kötü şeyler içini
derin bir korkuyla beraber sarmalamıştı.
"John? İyi misin?"
"Evet, tatlım. Seni bekliyorum."
dedi gülümseyerek John.
Sarah derin bir nefes aldı.
"Oh, çok şükür Tanrım!"
Ve John büyük bir kamyonun ona çarpışıyla paramparça olmuştu. Etraf John'un
kanıyla boyanırken Sarah artık ölümün ona büyük bir adımla yaklaştığını
hissetmişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vis Sanctus
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Vis Sanctus


Mesaj Sayısı : 482
Kayıt tarihi : 07/11/10

Ölümün Soğuk Nefesi Altında... Empty
MesajKonu: Geri: Ölümün Soğuk Nefesi Altında...   Ölümün Soğuk Nefesi Altında... Icon_minitimeSalı Haz. 07, 2011 6:45 pm

Gerekli Uzunluk= 9 puan
Anlatım= 19 puan
Renklendirme/Görünüm= 6 puan
İçerik/Kurgu= 18 puan
Akıcılık= 9 puan
İmla= 9 puan
Paragraf Düzeni= 4 puan
Tutarlılık= 5 puan

Toplam= 79
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ölümün Soğuk Nefesi Altında...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Cehaletin Soğuk Kanı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Contraria Vocantum Rpg :: RP Out :: Arşiv :: Rol Oyunları-
Buraya geçin: