Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Cor Cordium

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Cor Cordium
5. Sınıf | Nigra Öğrenci
5. Sınıf | Nigra Öğrenci
Cor Cordium


Karakter Yaşı : -
Rp Partneri : -
Mesaj Sayısı : 49
Kayıt tarihi : 20/06/11

Cor Cordium Empty
MesajKonu: Cor Cordium   Cor Cordium Icon_minitimePtsi Haz. 20, 2011 10:40 pm

T H E . E T E R N A L . C E R E M O N Y

    Bıkkınlığın verdiği rahatsızlık hissini yenmeye çalışan karanlık siluet, panoramik derecede kapsamlı olan tablonun bir parçası değilmiş gibi saçlarını savurdu ve kibrinin yerini alan öfkeyle karışık duygularını bastırmayı başarmışçasına kırıcı gülümsemesinin belirginleşmesine izin verdi. Üzgüye bulanmış kasvetli gecenin içinde yolunu bulmaya çabalarken albenili görüntüsü bir an dalgalanarak bozuldu, ardından tekrar zarafetini kazandı. Güzelliğinin bulanmasına neden olan şey kalabalık düşüncelerle dolu zihninden tamamen çıkmış küçük bir nottu sadece. Biricik Javiér’in dans eden yağmur damlaları arasında ıslanmış cazibeli hatları bu soğukta onu sıcak tutmaya yarıyordu ancak bekletilmeyi sevmeyen adamın kızgınlığı fikriyle içi yeniden buz kesiyordu. Siyah cüppesinin eteklerini kırıştırmamaya özen göstererek hafif adımlarını sıklaştırdı. Güzide caddelerin ışıltılı camlarından pervazlarına kadar abartılı dekorların hepsinden sıkılmıştı. İngiltere’nin ezici havası çoğu kez zulmetinden sıyrılarak güçlü bir cadının bile kendini mağlup hissetmesine yol açabiliyordu. Sihrin damarlarında akmadığının farkında olmayan Mugglelardan uzakta sürdürdüklerin hayatın sonu bir gün gelecekti. O zaman saklanmaya gerek duymayacaklarını umut ediyordu, her ne kadar bazı konularda onların yaptıklarından habersiz olsalar dahi yavaş yavaş bütünleşmeyi öğreneceklerdi. Şimdilik asıl tehlikeden habersiz çarpışan iki tarafın umusu kalmamış hallerini kuytu bir köşeye sinerek izleyenlerin parmakları arasında tuttukları asaya gerek duymadan yaratacaklarını bilemiyorlardı. Önemli olan buydu. Dalgınlıklarının bedelini ödeme vakti çok yakındı.

    Parıltılı vitrinler son bulduğu sırada Godric’s Hollow’ın ırak mekânlarından biri kabul edilen The Nocturnal’a baktı istemsizce. Burjuva olduklarını düşünen lüks bağımlısı mutena büyücü ve cadıların yüzlerindeki donuk ifadenin anlamını merak ederken kapıdan girdiği anda cüppesini çıkararak vücut hatlarını olabildiğince belli eden, özel yapım, pahalı ve kaliteli Fransız yapımı siyah saten elbisesi sanki bir kıyafet değilmiş de her zaman ona ait olan bir parçasıymış gibi göz alıcı görünüyordu. Hafif bir uğultu halinde yayılan müziğin sessizliğinden faydalanarak dikkatini toplayan genç kadın gözlerini içeride gezdirdi. Modaevlerinden fırlamış adamların, katalog çekimleri sonrası yemek yiyen kadınlarla itici sohbetler ettikleri bu yerde ne gibi bir işi olduğunu bilmese de artık sıkça geldiği için tanıdık bir sima olmayı hak etmişti. Aradığı kişinin havaya kalkan elini fark ettiğinde yana kıvrılan dudakları arasında beliren hoşnutluk fazla beklemeden silindi. Böyle bir kadındı işte, latif ve emsalsiz. Ayağa kalkan adama beklediği tebessümü verdikten sonra sandalyesinin çekilmesine gerek duymadan ince bedenini kıvırarak yerleşti yerine. Boynundaki madalyonun içine yerleştirdiği parşömenin ağırlığı her zamankinden daha fazla hissedilirken umursamadı, sadece önündeki tabağı izlemekle yetindi. Javiér sandalyesine oturduğu sırada onun dudaklarından çıkmış karşılama sözcüklerini yeni algılıyordu beyni. Karşılık vermek yerine arkasına yaslanarak kollarını önünde kavuşturarak kıvırcık siyah saçlarının arasından adama baktı. Değişmemişti, gözlerindeki aç pırıltı bile yerinde duruyordu. 'Zamana duyduğun vefanın meyvelerini alıyorsun Javiér. Nebula’nın gençliği seninkinin yanında sönük kalacağı gibi çiğliğini kaybederek dağılacaktır.' Tekdüze sesinin ötesine geçerek kelimelere sıcaklık yükleyen Issoria düşüncelerinin hür iradesinden kopmasından faydalanarak göğsündeki ağrının nedeni parşömeni biraz olsun önemsemedi. Ele geçirildiği anda ruhunu saran yersiz öfkeye teslim olmak zorundaydı. Adamın yeşil gözleriyse bu zorunluluğu unutturmak için en iyi ilaçtı kuşkusuz.

    Gecenin karanlığı bile ruhunu alev alev yakan öfkeyi dindirmeye yetmiyordu. Zaten ne yetebilirdi ki söndürmeye? Lanetli bir parşömenin parçasının ele geçirdiği bir ruha ne yeterdi ki? İssoria derdinin dermanının karşısındaki yeşil gözler olduğunu biliyordu bilmesine. Ama bedeninden taşan ruhu tatmin olacak mıydı onunla? Küçük bir şeker parçası gibi yutabilir miydi onu? Ardı ardına gelip zihnini işgal eden bur soruların cevaplarını bilmiyordu. Bulmak istiyordu, bulmak ve ona göre davranmak. Ancak bu alacakaranlıkta kömür aramak gibiydi. Her şey o kadar karışmıştı ki, ayrı parçalar bile görünmüyordu artık. Göğsünü delip geçen parşömenin ağırlığı zaman gelecek onu ezecekti, biliyordu. Bir gün artık gücü kalmayacaktı ufalanarak yok olacaktı. Tıpkı bir kayanın zamanla kuma dönüşmesi gibi. Korku onun tanımadığı bir his olmuştu her zaman. Oysa son günlerde korkunun tadını da öğrenmişti. Bir sorusunun cevabına da yanıt bulmuştu bu şekilde. İnsan neden yaşamazdı? Korktukları için. Yaşamak; istediğini söylemek, yapmak ve bundan pişman olmamak değil miydi? İnsanlar bunu beceremiyordu işte. Annesinin yaşamayan ruhunu gördüğünde bunu düşünmüştü ama kesin bir cevap bulamamıştı. Artık biliyordu. Korku yaşamaya engel oluyordu. Kekremsi tadını bir defa aldığında yerleşiyordu ruhuna. Bir daha da asla çıkmıyordu. Biraz şehvete benziyordu sanki. Her geçen gün çoğalarak, işgal ediyordu her yeri. Buz mavisi gözlerindeki yok olmayan öfke bir parça yatışırken zihninin çıkardığı yargı ruhunun gene yanmaya başlamasına neden oldu. *İnsanlar korkmadan yaşamayı beceremeyen ahmaklardan ibarettir.* Zamanı gelince biteceğini bilmek onu korkutuyordu. Çünkü bu bittiğinde onun da külleri havaya savrulacaktı. Kollarına geçirdiği parmaklarını yavaşça sıkarken, başını biraz daha yukarı kaldırdı. Javiér’ın yüzü yanan mumların yarattığı küçük gölgeler arasında değişiyordu. Bir an uzuyordu yüzü, sonra yanakları küçülüyor ardından enlemesine genişliyordu. Ancak bir şey sabit kalıyordu. Yeşil gözleri. Saatlerce bıkmadan bakabilecekmiş gibi geliyordu gözlerinin içine. O da onun gibi lanetli bir hisle kaplanmıştı; Açgözlülük. Evet, belki de en tiksindirici hislerden biriydi ama sanki onda bir başka türlü duruyordu. Gözlerine işlemişti açlık ama asla güzelliğini bozmamıştı. Gözlerine sanki bir katedraldeki vitraylara bakar gibi hayranlıkla bakıyordu. Lanetli bir ruh nasıl sevebilirdi? Öfke nasıl olur da sevgiyi engelleyemezdi? Karanlık bilmecenin küçük bir sorusuydu bu aslında. Kimse çözemiyordu bu bilmeceyi. Bu nedenle de aynı şey tekrarlanıp duruyordu, duracaktı da. İssoria bilmeceleri severdi, özellikle de sonunda ödül olanlarını. Ama şimdi irdelemeyecekti. Karşısında oturan yakışıklı genç adama odaklanacaktı şimdi. Aşkın bütün zamanlara yayıldığını söylemişti annesi. Âdem ve Havva başlatmıştı, şimdi de devam ediyordu. Bir de bir keresinde şöyle demişti. 'Âşık olduğun zaman, bu her şeyi kaplar. Geçmişin, bugünün ve geleceğin. Tüm zamanlar artık ona aittir. Hiçbir şey aşk karşısında ayakta kalamaz. Nefsin bile.' İssoria, şimdi hal vermişti annesine. Gerçekten de öfke aşkın önüne geçemiyordu. Aşk kırmızı elbisesiyle dağları taşları yıkarak kendine yol açıyordu adeta. Öfkenin buzdan kanatları bile eriyordu karşısında. Kim bilir? Belki de galip gelirdi bu savaşta? Yüzünde hafif bir tebessüm belirmişti şimdi. Ancak yukarıdaki güçler onun bu huzur dolu geçirdiği anlara daha fazla dayanamamış olacaktı ki, buz mavisi gözlerin odağı kaydı ve bu sefer yanan mumların üzerinde titreşen minik kıvılcımları hedef seçti kendine.

    Ne kadar da sakin görünüyordu alevler. Sanki hiçbir suçları yokmuş gibi. Dinginlikle yanıyorlar, huzur veren titreşimlerle salınıyorlardı. İnsanın dokunası geliyordu onlara, avuçlamak ve elle tutulamayan huzur kaynağını saklamak. Ancak dokunmaya çalıştığınızda kızıyorlardı size. Onlar bir başlarına mutlulardı, kendilerine ait huzuru çalmak isteyenlerden kendilerini korumak için yakıyorlardı. Bir an için İssoria, kendini alev gibi hissetmişti. Aynen bu şekilde. O da huzurunu çalmak isteyenleri yakmak istiyordu. Acılar çektirerek yok etmek ve sonra küllerini rüzgâra savurmak! Annesi ona bir kelebek gibi latif olması için kelebek ismi vermişti ama son derece yanlış bir seçim olduğunu şimdi görebiliyordu. Kavuşturduğu kollarını çözüp sağ elini muma doğru uzattı. Dokunmak istiyordu, yanmaktan korkmuyordu. Ruhunu yanarken bedeni yansa ne olurdu? İşaret parmağının ucu turuncumsu aleve değdiğinde, hissettiği sıcaklık ona acı verememişti. Biraz daha değmek istiyordu ancak bu mümkün değildi. Nasıl olsa uçup gideceklerdi. Kulakları aniden Javiér’in sesini duyduğunda girdiği trans halinden de çıkmış oluyordu. Gözleri bir an için boşluğa takıldıktan sonra, denilenlere cevap vermesi gerekiyordu. Dudakları yavaşça aralandığında, susamış olduğunu fark etti. 'Chatau Senejac 1945 Fransız var mı? Bir de Ravioli lütfen. Yalnız içinde defne olmasın.' Aslında aç değildi ama Javiér onunla aynı şeyi istediğini söylemişti. Belli etmemek için çabalasa da aç görünüyordu. Bu nedenle zorla da olsa bir şeyler yemek zorundaydı. Oturduğu sandalyeye iyice yerleşirken, gece tüm görkemiyle yükselmişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vis Sanctus
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Vis Sanctus


Mesaj Sayısı : 482
Kayıt tarihi : 07/11/10

Cor Cordium Empty
MesajKonu: Geri: Cor Cordium   Cor Cordium Icon_minitimeSalı Haz. 21, 2011 5:18 pm

Gerekli Uzunluk= 10 puan
Anlatım= 23 puan
Renklendirme/Görünüm= 10 puan
İçerik/Kurgu= 21 puan
Akıcılık= 9 puan
İmla= 10 puan
Paragraf Düzeni= 5 puan
Tutarlılık= 5 puan

Toplam= 93
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Cor Cordium
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Cor Cordium
» Cor Cordium ··

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Contraria Vocantum Rpg :: RP Out :: Arşiv :: Rol Oyunları-
Buraya geçin: