Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Bir gezegen ve birbirine düşman iki ırk. Bir de arada kalanlar... Yüzyıllardır süre gelen bir savaş... Bu büyülü savaşa siz de dahil olun!

Üyeyseniz giriş yapın, eğer değilseniz hemen kaydolun ve eğlenceyi kaçırmayın!
Contraria Vocantum Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Meredith Sona McDiable

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
M.Sona McDiable
5. Sınıf | Lanceus Öğrenci
5. Sınıf | Lanceus Öğrenci
M.Sona McDiable


Karakter Yaşı : 17
Rp Partneri : Yöooook, ciıııık, ı-ıhhh
Mesaj Sayısı : 135
Kayıt tarihi : 10/03/11
Lakap : soba, soma, kuzine, gülensurat vs

Meredith Sona McDiable Empty
MesajKonu: Meredith Sona McDiable   Meredith Sona McDiable Icon_minitimePerş. Mart 10, 2011 6:33 pm

Elinde koca çantası omzunda sevgili baykuşu LutLut'a salona giriş yaptı Sona. Babası her zamanki gibi salonun köşesine kurdurduğu minibarda oturuyor, bir taraftan Sona'nın içmesine izin vermediği çekici sıvılardan içiyor bir taraftan da telefonda konuşuyordu. Gözlerini devirerek babasına doğru yürümeye başladı. Lutlut'un ağzından hala zarfı almamıştı Sona, gururla babasına doğru ilerliyordu. Bir kaç dakika sonra babasının yanındaki uzun sandelyelerden birine atlamıştı bile ve babasının görüşmesini bitirmesini bekliyordu. Babası mükemmel bir büyücüyken neden muggleların dünyasında çalışmak hoşuna gidiyordu bilmiyordu Sona ama açıkçası bu durumdan oldukça hoşnuttu. Muggleları seviyordu. O gözleri dalmış bunları düşünürken babası bitirmişti en sonunda konuşmasını ve üvey kızına döndü. Sona Lutlut'u gösterdiğinde babasının gözleri bir anda parladı ve hızla zarfı aldı. Küçük üvey kızının bir cadı olacağından neredeyse emindi ama arada kuşkulara düşmüyorda değildi. Şimdi artık bu endişesi tamamen silinmiş oldu. Zarfı okuduktan sonra aniden ayağa kalktı ve Sona babasının boynuna atladı. Bir kaç dakika sonra annesi de salona indi. Bir süre şaşkın şaşkın sarmaş dolaş baba-kıza baktı daha sonra masadaki zarfı görünce onunda aynı şekilde gözleri parladı. Boğazından yükselen öksürükle baba kız birbirinden ayrıldı. Sona hızla üvey annesinin yanına koştu. Kadının ne hastalığı olduğunu bilmiyordu ama bu öksürükler hiç hoşuna gitmiyordu. Arada öksürürken kanında gelmesi Sona'yı iyice telaşlandırmıştı. Kadın bir şey yok dercesine elini kaldırdığında rahatladı Sona. "Eeee hemen alışverişe çıkmamız lazım!" diye şakıdı annesi hiçbir şey olmamış gibi davranarak. Bu sefer Sona ve babası aynı anda devirdi gözlerini yere. Kadın tam bir alış veriş manyağıydı. Ne Sona ne babası ona benzemişlerdi ama bu sefer Sona'nın da içi içine sığmıyordu. Ne alacaklarını bilmiyordu pek ama anne ve babası biliyordu değil mi?
Biraz salonda oturduktan sonra odasına çıktı Sona. Okula gitmeden önce birkaç parça da edinmek istiyordu. Sonuçta uzun bir süre yeni bıçakları, hançerleri yada kıyafetleri olmayacaktı. Dolabına doğru yürüdü ve gotik tarz kırmızı-siyah bir elbise çıkardı. Kafasını hafifçe eğdi ve kaldırdığında şirin gülümsemesi yerine sağa doğru kıvrılan sinsi bir gülümseme ve karanlık saçan gözleri vardı. Evet o gülüş onun şirin Sona olmadığının en büyük göstergesiydi. Sona şizofren gibi bir şeydi. Genelde iş başında yada dövüş sırasındayken atlayıp hoplayan Sona yerine acıması olmayan, korkunç ve rol yeteneği yüksek Meredith oluyordu ve işte şimdi Meredith'ti. Hızla üstünü değiştirdi ve penceresini açıp yandaki ağaca atladı, sallandı ve aşağı indi. Koşar adımlarla evin yakınlarındaki duraklardan birine ilerledi ve ilk gelen otobüse atladı.
İstediği durağa gelince indi Meredith otobüsten. Gözüne ilk takılan, kendisine başlangıç olarak seçtiği, ne olduğunu anlamadığı büyük heykeldi. Heykelin çevresindeki dükkanlara hızla gözünü gezdirdiğinde aradığını iyice gözüne kestirdi. Yüzündeki çarpık gülümseme iyice belirginleşti Meredith'in ve dükkana doğru ilerlemeye başladı. O sırada giderken yüz ifadesini Sona'nınkine çevirdi. Daha şirin, daha güvenilir ve daha şapşal bi ifadesi vardı şimdi suratında. O yüz ifadesiyle dükkandan içeri girdi. Küçük çanın kulaklarında yankılanmasıyla arka tarafta duran elemanın kafasını uzatması bir oldu. "Size yardımcı olabilir miyim?" Meredith şirin gülümsemesiyle adama karşılık verdi önce. Kafasını fazla yukarı kaldırmamaya özen gösteriyordu,böylece kameralar suratını göremeyecekti. Kapıdaki güvenliğe baktı. Fazla iriydi ve bu yüzden çok daha kolay halledebilirdi. "Evet.Ben özel bir takım yaptırmıştım,onları almam gerekiyor." Adam Meredith'i süzdü boş gözlerle sonra kafasının hafifçe geriye atmasından Meredith adamın kendisini hatırladığını anladı. Adam gülümseyerek tekrar arka tarafa yöneldi ve orta boy,ince uzun bir kutuyla geri döndü. İşte Meredith'in özel tasarımı bıçaklar... Meredith bir iç çekti ve kutuya uzandı. Hızla kapağı kaldırıp içinden bir tanesini çıkardı. Eliyle ağırlığını tarttı, üzerindeki boğumlara baktı, harika gözüküyordu. Kutuyu eline aldı ve çantasına uzanır gibi yaptı. O sırada elindeki bıçağı kapıdaki güvenliğin bacağını hedefleyerek fırlattı. Hızla kapıya koştu elindeki kutuyla ve kendisine doğru koşmaya çalışan bacağı yaralı güvenlik görevlisine kolunun içindeki daha basit bıçaklardan birini çekip fırlattı diğer bacağını hedef alarak. İstediği olmuş, adam yavaşlamıştı. Meredith hızla arka sokaklardan birinde kayboldu ve tekrar meydana çıkıp hareket halinde, kapısı açık otobüse atladı.
Nefes nefese ağaca tekrar sıçrayıp hafif açık camdan içeri girdi. Üstünü çıkarana kadar eski haline dönmüştü bile. Bir an için afalladı ama daha sonra neler olduğunu hatırladı ve gülümsedi. Meredith'ten tamamen farklı bir karakter olsada onun hırsızlık ve psikopatlık huylarını seviyordu. Tam elinde günlük masaya oturmuşken annesi odaya girdi. "Yat artık Sona.Yarın Diagon Yolu'na gidiyoruz.Erken kalkacaksın.Hadi." dedi ve gitti. Sona gitmeden gülümsedi annesine ve gülümsemesi suratındayken yatağa girdi. Ertesi gün cidden söyledikleri gibi erken kalkmışlardı. Sona hızla üstüne bir şeyler geçirdi ve evden çıktılar.
Diagon Yolu Sona'nın hayallerindekinden biraz da eski ve biraz daha az büyüleyiciydi ama bu Sona'nın gözlerinin iri iri açılmasına engel olmamıştı. Küçük bir kız gibi hoplaya zıplaya etrafta dolanmaya başladı. Ne kadarda çok öğrenci vardı! Herkes hızlı hızlı alışverişini yapmaya çalışıyordu. Yanlarından geçen ve 6 yada 7.sınıfta oldukları her hallerinden belli bir grup geçtiğinde Sona'nın neredeyse gözleri yerinden çıkacaktı. "Aaah!Okulda süper yakışıklılar var Tanrııııım!Teşekkürler,teşekkürler teşekkürler!" diye fısıldamaktan kendisini alamadı.Annesi ne olduğunu anlamıştı ve gülümseyerek Sona'nın kafasına hafifçe vurdu. Babasıysa yanındaki adamın tekiyle şu ara hangi asa türünün daha iyi olduğuna dair uzun bir konuşmaya girmişti. Anne kız adamın o haline kıkırdayarak yürümeye devam ettiler.
En sonunda her şeyleri alınmış bir şekilde eve döndüler. Sona sonlara doğru sıkılmaya başlamıştı çünkü alışverişten ne olursa olsun nefret ederdi. Bu sefer iyi dayanmıştı doğrusu. Odasına çıkar çıkmaz büyük bir mutlulukla aldıkları şeyleri poşetlerinden çıkarttı ve koca valizine tıkmaya başladı. Daha sonra dolabına yöneldi ve ailesinin bile bilmediği özel kısımdan kocaman bir kutu çıkardı. İçine en sevdiği bıçak takımlarını yerleştirdi ve valizinin en altına koydu. Daha sonra kıyafetlerini katlayıp üstüne attı ve yatağına girdi.
Ertesi gün yine annesi ve babasıyla tren istasyonuna gittiler. Sona bir taraftan elindeki bilete bakıyor bir taraftan kendi peronunu arıyordu. Şaşkın şaşkın koca istasyonda elindeki numaralara benzer numaralar arasada bulamadı. Babası gülümseyerek kızının omzundan tuttu ve onu duvarın tekinin kaşısına getirdi. Sona boş gözlerle duvara baktı. Sonra geri döndü. Babası ne olduğunu anlamaya çalışırken Sona'nın gözleri dolmuştu bile. "Lanet olsun!Treni kaçırdık mı yani!" Annesi ve babası aynı anda kahkahayı basınca Sona sinirle onlara döndü ve o sırada duvarın içinden birilerinin geçtiğini görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Evet en sonunda anlamıştı. Korka korka duvara yaklaştı.Bir kaç adım kalmıştı girmesine ama tereddüt ediyordu. Daha sonra omuzlarını silkti, anne ve babasına el sallayarak duvardan geçti.
Bir ilginç olmuştu ama hızla trene atladı. Sessizce camdan dışarıyı izliyordu. Arada yanına oturan bir kaç kişiye gülümsüyor ve izlemeye devam ediyordu. En sonunda trenden indiklerinde onları bekleyen kayıkları gördüğünde gülümsemesi kocaman oldu suratında Sona'nın. Sessizce suyun üzerinde bıraktıkları dalgaları izledi ve işte hayatının okuluna girmişti.
Yavaş adımlarla büyük salona vardıklarında kafasını kaldırıp etrafı incelemeye başladı. Her halinden çömez olduğu belli oluyordu evet ama çömez olmak mükemmel bir duyguydu. En sonunda okulun müdürü gelip konuşma yaptığında ilgiyle onu dinledi. Hayatında ilk kez bir müdürü bu kadar dikkatle dinliyordu. Müdürün konuşması bittiğinde Sona'nın midesine kramplar girmeye başladı. İşte şimdi önemli bir andı...Ne olacaktı?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vis Sanctus
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Kutsal ışık|| Yaratıcı
Vis Sanctus


Mesaj Sayısı : 482
Kayıt tarihi : 07/11/10

Meredith Sona McDiable Empty
MesajKonu: Geri: Meredith Sona McDiable   Meredith Sona McDiable Icon_minitimePerş. Mart 10, 2011 8:48 pm

Gerekli Uzunluk= 8 puan
Anlatım= 18 puan
Renklendirme/Görünüm= 9 puan
İçerik/Kurgu= 21 puan
Akıcılık= 9 puan
İmla= 8 puan
Paragraf Düzeni= 4 puan
Tutarlılık= 5 puan

Toplam=82
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Meredith Sona McDiable
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Meredith Sona ~
» M.Sona McDiable
» M.Sona McDiable
» M.Sona McDiable

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Contraria Vocantum Rpg :: Yönetim :: Rp Gücü Hesaplama-
Buraya geçin: