Meredith Sona ~

~Kader Adı
Meredith Sona McDiable
~Yaşam Sayısı
17
~Kanı
Lanceus
~Kendisine Bahşeliden Hediye
Zaman

~Yaşamının Yırtık Sayfaları
Lux şehrinde mutlu bir ailede doğdu Sona. Annesinin Nigra babasınınsa bir Alba olması bu ikili arasındaki aşkı kesinlikle engellemedi. Aksine Sona doğduktan sonra birbirlerine iyiden iyiye bağlanmışlardı. Sona doğduğu sıralar McDiable ailesi kendileri gibi savaşa bulaşmamaya çalışan fakat tamamen Nigralardan oluşan başka bir aileyle tanıştı. Birbirlerine başlarda sonuna kadar destek dolan bu iki aileden Salvatore ailesi McDiable ailesinin sonuna sebep oldu...
Sona’nın anne ve babası oldukça iyi müzisyenlerdi. Annesi harika bir çellist ve babası da aynı derecede ünlü bir piyanistti. Son zamanlarda oldukça yükselişe geçen aileyi çekemeyen en yakın dostları (!) başlarda onlardan uzaklaşmışlar, daha sonra arayı tekrar ısıtmak niyetiyle onları kampa davet etmişlerdi. McDiable ailesiyse bu oyuna kanmış, teklifi memnuniyetle kabul etmişti. Daha gittikleri ilk geceden atmaya başladıklar acı çığlıklarını. Eğlenceli geçen kamp ateşi sonrası bir anda etrafları sarılmıştı. Babası Sona’yı da çok sevdiği kadını da korumak için oldukça çaba sarf etmiş olsada karşı taraf oldukça güçlüydü ve sayıca da fazlalardı. En sonunda anne de baba da yorgun düştüler. Nedendir bilinmez anne ve babasına işkence yapılarak yavaş yavaş öldürmeye karar veren psikopatlar küçük Sona’yı bir ağaca bağlayıp ona dokunmamışlar, sadece yaptıkları iğrençlikleri izletmişlerdi. Sona annesinin son çığlığını duyduğunda kendinden geçti. Tekrar kendine geldiğindeyse evinin salonunun ortasında yere yığılmıştı ve elleri kanlar içindeydi.
9-10 yaşlarındaydı Sona bunlar olurken. Evde kalamayacağını bildiğinden birkaç eşya alıp evi terk etti. Bazen sokakta yatıyor, bazen birileri ona acıyıp eve alıyor fakat sona bir gece kaldıktan sonra yine kaçıyordu. Babası ona eli bir şeyleri doğru düzgün kavramaya başladığından beri annesinden gizli gizli kendisini korumayı öğretiyordu. Özellikle bıçaklar konusunda oldukça iyiydi Sona tabi bu yeteneğinin körelmesini istemediğinden sürekli ormanda alıştırmalar da yapıyordu. Bir süre sonra yanına aldığı para tükendiğinde hırsızlık yapmaya başladı ve bu bıçaklar ve müzikten sonraki en büyük tutkusu oldu Sona’nın. 14 yaşında ailesinin mirasını devraldığında hala çalıyordu Sona.
Evde yine pek fazla kalmıyordu. En fazla yeni bir şeylere ihtiyacı olduğunda hırsız gibi kimseye görünmeden giriyor ve kimseye görünmeden tekrar çıkıp gidiyordu.Gezmeyi seviyordu çünkü.Bir yere ait değildi sanki. Ailesinin mirasını devraldıktan kısa bir süre sonra kulağına Lucens Akademisi’yle ilgili bilgiler geldiğinde artık gezmekten sıkıldığını fark etti…

~Sudaki Yansıması
1.60 boylarında zayıf,kırılgan bir yapısı vardır Sona’nın görünüşün aksine. Yaklaşık 5-6 yaşlarından beri babasından savunma ve saldırı eğitimi gördüğünden kendisini çoğu zaman oldukça iyi koruyabilir yani aslında görüntüsü Sona’ya artı puan katmaktadır.
Ruh haline göre renk değiştiren gözlere sahiptir. Uzun,hafif dalgalı sarı saçlara sahiptir. Genel olarak ilginç şekillere sokmayı sever saçını. Özellikle iki kulak toplamak gerçek anlamda mutlu eder onu.

~Ruhundan Parçalar
Küçüklüğünden beri çok neşeli biridir Sona. Gülmeyi de sever güldürmeyi de. Zaten suratında sürekli bir gülümseme bulunur. Onu tanıyanlar her bir gülümsemenin ne anlama geldiğini tahmin edebilir belki ama Sona’nın belli bir yeri olmadığı için onu tanıyanda pek olmaz. Sürekli bir yerlerden bir yerlere gider, sürekli yürür. Hiçbir yere ait değildir çünkü. Ailesini kaybettiğinden beri evinde duramamıştır. Evden ayrılmadan biraz yanına para ve gerekli eşya alsa da bir süre sonra bu Sona’ya yetmemiştir. Haliyle yaşamaya devam etmek için çalmaya başlamıştır. Bir süre sonra bu hırsızlık olayı onun çok hoşuna gitmiş ve bunu bir hobi haline getirmiştir. Genellikle ilginç kıyafetler, mücevher ve silah çalar Sona ve bunlardan oluşan kocaman koleksiyonları vardır. Arada eve dönüp birkaç parça eşya alır, bırakır. Bir odayı sırf koleksiyonları için kapatmıştır. En büyük koleksiyonu silahlardan oluşmaktadır. Zaten babası da kılıç ve bıçak meraklısı olduğu için babasının koleksiyonuna eklemeler yapar daha çok Sona. Ayrıca babası Sona’ya elleri bir şeyleri kavramaya başladığından itibaren bıçak kullanmayı öğretmiştir, bu nedenle Sona ‘nın bıçak kullanma kabiliyeti oldukça iyidir. Bacaklarında,kollarında,belinde kısacası konulabilecek her yerde bıçakları vardır onun. Farklı kıyafetlerle farklı takımlar kullanır çoğu zaman. Farklı giyinmeyi çok sevdiğinden dolayı kıyafetleri arasında kot pantolon ve normal bir t-shirt bulmak oldukça zordur. Eğer öyle giyinmişse kesinlikle morali çok bozuktur.
Annesi ve babasının mükemmel müzik yetenekleri Sona’ya da geçmiştir. Oldukça iyi bir sesi vardır onun ve bir çok enstrümana yatkınlığı da. Gitar ve piyanoyu oldukça iyi çalabilir. Aynı zamanda yan flüt ve çelloyla da arası oldukça iyidir. Kemana da merak salmış fakat nedense sesi pek hoşuna gitmemiştir. Müziğin onun hayatı için yeri çok büyüktür. Yalnız başına kalmışken girdiği düşünce okyanusunda boğulmak üzereyken lüks bir yattan atılan can simidi gibi gelir ona bir şeyler çalmak. Sıkı sıkıya tutunur, o yata binene kadar hiçbir şekilde bırakmaz. Boğulacağını bilir çünkü ya da dibe doğru batarken tamamen değişeceğini, artık gülümseyemeyeceğini. Zaten kurtulduktan sonrası kolaydır. Kendisini dışarı atar ve gecelere karışır…